İşkembe-i kübra
Biz yüzlerine vurmaktan yorulduk, bunlar yalan yazmaktan bıkmadılar. Yakayı ele verince de ya havaya bakarak ıslık çalıyorlar ya da küfür ediyorlar.Yüz surat mahkeme duvarı.Hani birisi vardı, "otuzlu yıllarda çok...
Biz yüzlerine vurmaktan yorulduk, bunlar yalan yazmaktan bıkmadılar. Yakayı ele verince de ya havaya bakarak ıslık çalıyorlar ya da küfür ediyorlar.
Yüz surat mahkeme duvarı.
Hani birisi vardı, "otuzlu yıllarda çok partili sisteme geçmek için gerekli bütün hazırlıklar yapılmış, bütün tedbirler alınmıştır" yazıyordu...
"Bir tek, ama bir tek örnek ver" demiştim, verememişti.
Yıllardır ortalıkta görünmüyor, "amiral takasından" kovuldu, okumadığım çarçur gazetelerden birine sığınmış olsa gerek.
Şimdi rahmetli olan başka birisi, bir televizyon dizisinde, Çanakkale'de düşman gemilerini gören Osmanlı subayına "fakat, fakat bu savaş demektir" dedirtiyordu...
Osmanlı İmparatorluğu dünya savaşına gireli beş buçuk ay olmuştu, Osmanlı subayının bundan haberi yoktu!
Amaç elbette "hain düşman birdenbire üstümüze saldırdı" yalanını pekiştirmekti.
Başka birisi de Köy Enstitüleri'ni Atatürk'e kurdurmuştu geçenlerde...
Böylece kalkınmayı kırsaldan başlatıyormuş...
Yeni bir inci yumurtlamış.
Konu, Atatürk'ün dış politika ilkeleri.