İttihatçı olmayan seçimleri kazanır
Markar Esayan, bizim kaç senedir kaç yüz yazıda döne döne anlattığımızı, arkadaşımız İsa Tatlıcan'la yaptığı söyleşinin tek cümlesinde özetlemiş, helal olsun: "Ak Parti...
Markar Esayan, bizim kaç senedir kaç yüz yazıda döne döne anlattığımızı, arkadaşımız İsa Tatlıcan'la yaptığı söyleşinin tek cümlesinde özetlemiş, helal olsun:
"Ak Parti, İttihatçı olmayan, bu halkın içinden çıkmış, bu halkı temsil eden tek özgün harekettir!"
İttihatçı olmayan... Kilit kavram budur.
Halkımız İttihat ve Terakki Partisi'ni sevmez, hiçbir zaman da sevmemiştir. İttihat ve Terakki'yi de, onun mirasçısı olan Cumhuriyet Halk Partisi'ni de.
Çünkü İT olsun CHP olsun, "bürokrasinin" partisidir. "Halk Partisi" lafı büyük bir aldatmacadır.
Bürokrasi, Türkiye'nin aristokrasisidir denebilir. Bizde Batı benzeri bir aristokrat sınıfı yoktur, oluşmaya başlamış bir "Türk-Osmanlı aristokrat sınıfı" daha çok önceden,
Fatih Sultan Mehmet tarafından yokedilmiştir. Fatih'in yarattığı "kapıkulu" sınıfı da Türkiye'nin aristokratlarını oluşturmuş, ticaret burjuvalığını gayrımüslimlere bırakmıştır. Lakin bu burjuvalar çeşitli dönemlerde çeşitli yöntemlerle bürokratlar yani memurlar tarafından ezildiler, hatta öldürüldüler. Yerine "besleme bir Türk burjuva sınıfı" yaratılmaya çalışıldı ama bürokratların koyduğu kurallar ve sınırlar içinde.
Bürokrasi ve onun partileri bugüne kadar hiçbir serbest seçimi kazanabilmiş değillerdir.
Ancak ara ara darbeyle iktidara gelirler, diktayla kalırlar ve bir süre sonra da giderler. 1908'de, 1913'te, 1925'te, 1960'ta, 1971'de, 1980'de böyle olmuştur.
"Peki o zaman halk niçin Demokrat Parti'yi ve daha sonra onun mirasçısı Adalet Partisi'ni desteklemişti?" diye soracaksınız...