Mandıra tarihçisi
Arkadaş yazıyor: "Osmanlı ne zaman battı? Birinci Dünya Savaşı'nda birden fazla cephede savaşmaya başladığı zaman. Yani dostlarını azaltıp...
Arkadaş yazıyor: "Osmanlı ne zaman battı? Birinci Dünya Savaşı'nda birden fazla cephede savaşmaya başladığı zaman. Yani dostlarını azaltıp düşmanlarını arttırdığında."
Utanmasa "Osmanlı'yı Tayyip batırdı" diye de yazabilir ha!
Demek Osmanlı'nın batışında "sosyoekonomik ve de alafortanfonik" nedenlerin bir etkisi yokmuş.
Osmanlı'yı cephe çokluğu batırmış.
Hani tek cephede savaşsa, vallahi batmayacak...
Almanya yenilse bile biz kazanmış sayılacağız!
Peki de hangi cepheyi tercih etsin?
(Böyle bir seçme hakkı olduğunu varsayarsak...
Sanki dünya savaşı değil seçmeli TEOG sınavı mübarek!) Demek ki Sarıkamış'ta Rus ordusuna bulaşmak yanlış. Kars ve Ardahan'ı geri istemek doğru değil.
Çanakkale'yle yetinmeliydik! Hem ne güzel orada kazanmıştık da.
Mezopotamya'da, Kut'ta, kendi toprağımızda ne işimiz var? Ver Bağdat'ı, Musul'u, Kerkük'ü, rahat et.
Filistin'de niçin direniyorsun, bırak herifler Gazze'den girip Halep'ten çıksınlar. Cephe azalsın.
Kafkasya'ya yürüyüp Azerbaycan'a niçin giriyorsun, Baku'yu kurtarmak sana mı kaldı?
İyi de biz saldırmıyoruz ki Çanakkale'de, Kudüs'te, Bağdat'ta, biz savunmadayız. Onlar üstümüze geliyorlar.
Düşmanlar da bir "antant" temsilcileri, İngiliz, Fransız ve Rus ortak (daha sonra İtalya da.)
"Düşmanları azaltmak" için acaba ne yapabilirdik?
Suriye'yi Fransa'ya verip salt İngiltere'yle kapışsak, böylece düşman sayısı bir eksilse...
Antalya'yı da İtalya alsın, iki eksilsin... İstanbul'u da Rusya'ya bıraksak, al sana bir dost daha...