O ağacın altını şimdi anıyor musun?
Atatürk'ün ne söylediği önemlidir ama bazı kişiler onun neyi "nerede" söylediğine daha fazla önem veriyorlar. Ayağının değdiği her yer "kutsallık" kazanıyor ya, örneğin Savarona teknesinin güverte...
Atatürk'ün ne söylediği önemlidir ama bazı kişiler onun neyi "nerede" söylediğine daha fazla önem veriyorlar.
Ayağının değdiği her yer "kutsallık" kazanıyor ya, örneğin Savarona teknesinin güverte tahtaları, Florya plajının kumları (o zamanlar "beach club" denilmezdi...) Asıl adı Entreprise olan çürük çarık bir çatana...
Hatta, Berlin'deki Adlon otelinin merdivenleri.
Lise ikiden terk, sonradan kendi kendini yetiştirmiş, hem Kemalist hem Marksist bir vatandaş o merdivenlere ayak sürüp kutsallıktan nasibini almak amacıyla Adlon'a gitmişti de, kendisine gerçek Adlon'un yetmiş sene önce yandığını ve yıkıldığını, bugünkü otelin 1997 yılında açılmış "çakma Adlon" olduğunu hatırlatmıştık...
Acaba o da Osmanlı sarayında Farsça konuşulduğunu düşünüyor mudur?
Hedef olarak Akdeniz gösterildiği halde İsmet'in niçin Ege'ye gittiği bazı tarihçiler arasında tartışma konusu edilmiştir...
Sonunda, bazı tarihçiler bunu "İsmet'in kulağının ağır işitmesine" bağlamışlardır.
Koskoca İsmet Paşa, kendisinden sonra gelecek genel başkanlardan birinin tarih cahili olması gibi, coğrafya cahili değildi herhalde...
Ekonomiden anlamazdı ama tarih de bilirdi coğrafya da.
Şimdi de Atatürk'ün bu komutu "nerede verdiği" tartışılıyormuş.
Öyle ya, cumhurbaşkanlığını kimin kazanacağı tartışılmıyor, çünkü belli. Bula bula bu tartışmayı bulmuşlar. Maksat şenlik olsun.
Sahip çıkan illerimiz ikiydi, üç olmuş.
Afyonkarahisar mı Uşak mı derken, şimdi Kütahya da devreye girmiş.
Yakında Atatürk'ün Samsun'dan değil de Giresun'dan bir güneş gibi doğduğunu ileri sürecekler de çıkabilir!
Bir bulut şekline bürünüp gölgesi de her yıl belli günlerde Ardahan ilimizin Karadağ'ına vurmuyor mu? Olur böyle mucizeler.
Uşak, Eşme ilçesinin Takmak köyünde diyor...
Kütahya da, Dumlupınar Çalköy'de...
Hatta bir meşe ağacının dibinde vermiş de, o ağaç "korumaya alınmış", oraya bir anıt yaptırılacakmış.
Emekli amiraller bu sefer bu işe karışmasınlar, bu "karacıların" meselesidir.
Sorun aslında o ünlü emirle o ünlü fotoğrafın birbirine karıştırılmasından kaynaklanıyor.
Bir tarihçiye göre fotoğraf Takmak köyünde çekilmiş ama emir Çalköy'de verilmiş.
Çözümü basit: Oraya da bir anıt yaparsınız, öbür tarafa da.
Ama lütfen bu iş, CHP'nin Çanakkale'ye dikeceği "adalet tanrıçası heykeline" benzemesin.