Saman yapışmış tavuk dışkısı
Pek de tutulmamış bir yerli film var: "Mandıra Filozofu"... Bazı gazetelerin kültür-sanat servislerinde çalışan yarıaydın çocuklar bu filmi "köy devrimi" diye övüyorlar, geçen gün okudum. Yok, Köy...
Pek de tutulmamış bir yerli film var: "Mandıra Filozofu"... Bazı gazetelerin kültür-sanat servislerinde çalışan yarıaydın çocuklar bu filmi "köy devrimi" diye övüyorlar, geçen gün okudum. Yok, Köy Enstitüleri ya da Köykent kurarak yapılacak "memur devrimi" değil tabii, çocuklar o kadar da çemiş değiller. Bu, "İstanbul'u terkedip köyde huzura kavuşma" devrimiymiş. Filmde Mustafa Ali diye bir adam var, felsefe mezunuymuş, elbette uzun sakallı. Çökertme'de ıssız bir kulübeye yerleşiyor (oralarda ıssız noktalar kalmışmış meğer!), doğayla iç içe yaşıyor, eh, bol bol da kitap okuyor. Okusun bari. Gezi ayaklanmasında birtakım sakallı herifler, ertesi gün gazetede resimlerinin çıkması için ellerinde Gabriel Garcia Marquez, okur gibi yapıyorlardı. Bu hiç olmazsa okuyor. Mustafa Ali orada "arazi sahibi".. Yani tuzu kuru... Varlıklı... Ve de "çalışmaya" karşı. Evet, çalışmamanın felsefesini ve edebiyatını yapıyor. Bu solculukmuş. Arazisini satın alıp oraya otel yapmaya, yani işe yarar hale getirmeye, değer üretmeye çalışan işadamı Cavit'e de bol bol "çift sarılı köy yumurtasının, kütür kütür hıyarın, mis gibi domatesin, billur gibi zeytinyağının" erdemlerinden sözediyor. Filmin sonunda elbette Cavit de ona katılacak, otel yapmak gibi "pis kapitalist" işlerden vazgeçecektir. Bazı pis kapitalistler Cavit gibi ahmak olmadıkları için Emek Sineması'nı içinde fareler koşturan bir mezbelelik olarak bırakmamışlardı...