Şimdi yazılmaz
Romanı yazılacakmış! 15 Temmuz'un... Klibi çıktı, filmi çıktı, marşı çıktı, anıtı yapıldı, şimdi de romanını yazalım hesabı. Bahçelievler Belediyesi önayak...
Romanı yazılacakmış! 15 Temmuz'un...
Klibi çıktı, filmi çıktı, marşı çıktı, anıtı yapıldı, şimdi de romanını yazalım hesabı.
Bahçelievler Belediyesi önayak olmuş, yarışma açmışlar. Kazanana 50 bin lira, ikinciye 35 bin, üçüncüye 20 bin, "mansiyona" da 10 bin... Yarışma 30 Nisan'da sona erecek.
Olmaz.
15 Temmuz'un "romanı" olmaz.
Bir kere "olayın" romanı olmaz, "insanın" romanı olur.
Bu durumda, altı ayda alelacele kaleme alınacak bir eser, ne kadar başarılı olursa olsun, ancak "romanse" edilmiş, yani roman gibi okunacak bir kalıba dökülmüş "vakayiname" olur.
Eğer bütün bütüne bir "güzelleme" olmayacaksa...
Üzerinden hepi topu bir yıl geçmiş bir darbe girişiminin ve ona direnişin romanı olmaz, pek pek bir "kahramanlık destanı" yazılabilir, hani Mehmet Akif'in Çanakkale'si gibilerden...
O zaman da ona roman denmez.
Bunu, jüri üyesi Doğan Hızlan'ın herkesten iyi bilmesi gerekir ama biz de belediyenin jüri üyelerine kaç lira "hakk-ı huzur" ödeyeceğini bilmiyoruz.
Roman kahramanı, "drama" düşmüş insandır. 15 Temmuz şehitlerimizin hiçbiri roman kahramanı değildirler, pırıl pırıl gerçek kahramandırlar.
Roman kahramanı, sıradan insanın kolaylıkla atlayıp geçeceği engellere takılır, beklenmedik tepkiler verir. Böylece dram ortaya çıkar.
Roman kahramanı olmasaydı, Raskolnikov tefeci kocakarıyı öldürmeyi aklından bile geçirmezdi. Emma Bovary yaptığı yanlışları kocasına itiraf eder, af dilerdi. Anna Karenina dostundan ayrılıp yuvasına dönerdi. Julien Sorel patronun karısına sarkacağına, ona âşık olan ve siyasi görüşleri de uyuşan o hanım hanımcık hizmetçi kızla evlenir (çeyizini de ikisini de çok seven patron yapıyor sevabına!), 1830 ihtilalinden sonra mebus, hatta Üçüncü Napoleon devrinde Eğitim Bakanı bile olurdu. Ama o, yediği haltlar yüzünden idama gitti.
İlerinde, günün birinde "15 Temmuz gecesi drama düşen insanın" romanı nasıl yazılabilir, bu ne olabilir?
Saftırık bir Fetöcü olup da o gece birdenbire gerçeği gören, olaylar kafasına dank eden bir aymazı mı anlatır?
Yoksa Fetö tarafına geçen "oportünist" bir Tayyip düşmanını mı işler?
Kemalizm ile Fetöcülük arasında sıkışmış kalmış, karar vermesi gereken bir askeri mi tahlil eder?
Ölümden çok korkan ama bile bile ölüme yürüyen bir genci mi çözümler?
Bilmem artık, romancı düşünsün.
Şimdi yazılacak olan eserler, ileride "15 Temmuz romanı" yazacak sanatçılarımıza birer "hammadde" teşkil edeceklerdir. Eh, bu da az değildir.