Ölü çocuklar ülkesinde!
Geçen cumartesi imza günü için Maltepe’deydim. Özdeyiş’le orada tanıştım. Annesiyle gelmişti. Biraz söyleşince Özdeyiş’in ilik nakli ameliyatı geçirdiğini öğrendim...
Bayram sonrası bir de açık kalp ameliyatı olacakmış. Anne, elbette kaygılıydı, ancak günlük yaşamında bu mücadeleye o kadar alışmış ki, cümleler kolayca döküldü ağzından. Ne yalan söyleyeyim, bir an gözlerim doldu. “Sarılır mısın bana Özdeyiş” dedim. Hayatımdaki en güzel armağanlardan birini aldım. Güven, ve içtenlikle kollarını doladı boynuma, öylece durduk bir süre.
Anneyle sözleştik, beni bilgilendirecek, hatta hastanede ziyaret etmeme izin verecekler Özdeyiş’i. Gün, bu duygu yoğunluğuna eşlik eden düşüncelerle geçti. İnsan elde olmadan, doğrusu bencilce, hemen kendine döner bu tür durumlarda. 12 yaşında kızım var. Sağlığı, neşesi, gelişimi için kaygı duyar, en iyiyi bulmak isterim. Beylik tutumla “önce sağlık” deyip, kestirip atmayacağım. Kuşkusuz sağlık çok önemli! Sağlık dediğimiz nedir peki? Görece beden sağlığı yerinde olmak yetiyor mu? Nasıl bir çevrede yaşıyoruz, aldığımız soluk temiz mi örneğin? Ve elbette çocuklarımızı ne hale getirdiğimizi düşündüm. Bizim memlekette Milli Eğitim çocukları hasta etmek için vardır, işbirlikçisi de anne, babalardır!