Mine Sirmen ile vedalaşma...
Bir veda töreni idi. Sadece Ali Sirmen’in eşi değil, bizlerin de arkadaşı olan, dostu olan Mine Sirmen ile vedalaşıyorduk. Ali için de bir eşten fazlası olduğunu düşünürüm. O da bir dayanışma simgesi...
Bir veda töreni idi.
Sadece Ali Sirmen’in eşi değil, bizlerin de arkadaşı olan, dostu olan Mine Sirmen ile vedalaşıyorduk.
Ali için de bir eşten fazlası olduğunu düşünürüm.
O da bir dayanışma simgesi ile vedalaşıyordu.
Ali Sirmen, yaşamın pek çok inişini çıkışını yaşamış bir usta, bir yaşam ustası.
Şimdi, orada, acısına ortak olanların gördüğü vakur adam kim bilir neler hissediyordu.
Hiç kimse bir başkasının acısını yaşayamaz.
Ben, en çok Barış Derneği davasının günlerini anımsadım.
Genco oradaydı. Gencay Şaylan. Benim için o günlerin Genco’su. Silah arkadaşlarım.
Hapishane bir mücadele yeridir. Hapis yatmak bir mücadeledir. Öyle “Bu üstüme kapanan kapılarda yatmak için ne yaptım ki?” türünden dövünmelerle zaman geçirmeyeceksin.
Mücadele yapıyorsun. Eşitsiz güçlerle sürdürmek zorunda kaldın ve mücadeleyi -geçici olarak- kaybettin. Dikkat et, savaşı kaybetmedin, sadece bu raundu kaybettin.
İşte, şimdi 2019 yılındayız. Nerede Kenan Evren? Nerede Nurettin Ersin?, Nerede Tahsin Şahinkaya? Onlar hayatta değil. Tarihe, 12 Eylül 1980’in faşist darbecileri olarak geçtiler. Amerika’nın güdümünde ve onayında bir darbe.
Ve siz, alnınızın akıyla çıktınız ve mücadelenizi sürdürüyorsunuz.
Haklısınız, haklıydınız, gene haklısınız.
Önemli olan, doğru yerde durmak ve orayı terk etmemektir.
Mine Sirmen, o mücadelenin bir parçasıydı.