Seçim yapmak...
Dünyanın en zor işlerinden birisidir “seçim yapmak”. Çünkü, seçenekler arasında ölçüp biçerek karar vermeyi gerektirir. Televizyonda izlenecek programdan gömlek almaya kadar her şey bir seçim...
Dünyanın en zor işlerinden birisidir “seçim yapmak”.
Çünkü, seçenekler arasında ölçüp biçerek karar vermeyi gerektirir.
Televizyonda izlenecek programdan gömlek almaya kadar her şey bir seçim yapmayı gerektirir.
Hele de mesleğini seçmek, eşini seçmek gibi yaşam dönemeçleri çok daha sorumlu (ve elbette sorunlu) seçimlerdir.
Ama önümüzdeki “yerel yönetim seçimleri” seçmen için çok zorluk yaratmayacaktır.
Seçmen, şimdiden neyi ve kimi seçeceğini belirlemiş gibidir.
Bizim siyaset alanımız temel eksene, buna dayalı ilkelere, hatta yerel yönetimden beklenenlere bile pek bağlı sayılmaz.
Bizde seçmen partisini seçmiştir. Onun adayına oyunu verir ve seçimini yapmış olur.
İyi de, partisini nasıl seçmiştir?
İşte sorun buradadır.
Bizim seçmen partisini “bu olsun” diye değil, “aman o olmasın” diye seçer.
İşte bu “aman o olmasın da” korkusu “kim olursa olsun” diye biter.
“Aman o olmasın” korkusunun gölgesinde yapılan oylamanın seçim olduğunu düşünür müsünüz?
Elbette ki bu tercih bir seçim değildir, bir kaçış, bir sığınmadır.
“Aman o olmasın” korkusunun nedenini sorsanız bir yanıt alamazsınız, çünkü bu korkunun yanıtı yoktur.
Bu korku, gelenekselleşmiş bir önyargıdır.
“Bunlar dindar” sözünün de bir önyargı olduğu gibi.
Çünkü, bilinçli bir dindar, dinin ne oldu-ğunu bilir, ona uymanın ve uymamanın ne olduğunu bilerek değerlendirmesini...