Tehdit altında yaşamak...
Direnen akademisyenlere adanmıştır Osmangazi Üniversitesi’nde yaşanan felaket neler anlatıyor? Öncelikle bir “şiddet toplumu”olduğumuzu anlatıyor. Şiddetin bir “sorun çözme yolu” olarak kabul...
Direnen akademisyenlere adanmıştır
Osmangazi Üniversitesi’nde yaşanan felaket neler anlatıyor?
Öncelikle bir “şiddet toplumu”olduğumuzu anlatıyor.
Şiddetin bir “sorun çözme yolu” olarak kabul edildiğini.
Dört cinayeti işleyen katilin bir “iftiracı muhbir” olduğunu.
“Muhbir” değil, “iftiracı muhbir”.
Çünkü, “muhbir”, gizli bir olayı haber verir.
Burada “iftiracı muhbir” var.
Katil, daha önce üniversitede çalışan pek çok akademisyeni “FETÖ’cü” diye iftira ile ihbar etmiş.
Bu “iftira ihbar”ı alanlar, “aman, işlem yapmazsam bena da FETÖ’cü’yü koruyor” derler diye işleme koyuyor.
Soruşturma açılanların durumunu düşünür müsünüz?
Siz “FETÖ”cü olmadığınızı ispat etmekle mükellefsiniz.
Yaşamda en zor şey, suç işlemediğinizi kanıtlamaktır.
Hukuk artık tersine işliyor.
Normalde, ispat etmek, suçlayana düşen yükümlülüktür.
Burada öyle olmuyor. Artık öyle olmuyor.
Hukuk artık tersine işliyor. Hukuk artık nasıl işliyor, belli değil. Hukuk artık “yukarıdan gelen emirle işliyor”.
Bu durum da cinayetlere zemin hazırlayan kötülükler.
Şimdi durun. Cinayeti işleyen kişi Eğitim Fakültesi’nde doktora öğrencisi.
Yani, işleri yolunda gitse “eğitim doktoru” olacak, akademi...