Bırakın da bankalar sağlam kalsın
KGF teminatıyla krediler yeniden canlanınca başlayan hükümet ile bankalar arasındaki balayı kısa sürdü. Kredilerde yaşanan patlama hem bankaların hem de hükümetin işine geliyordu, limitler bitip krediler normal seyrine...
KGF teminatıyla krediler yeniden canlanınca başlayan hükümet ile bankalar arasındaki balayı kısa sürdü. Kredilerde yaşanan patlama hem bankaların hem de hükümetin işine geliyordu, limitler bitip krediler normal seyrine girince, “faiz indirin” baskısı da canlandı. Siyasi otorite bunun üstüne kamu bankalarına “ucuz kredi talimatı” da verdi.
Bu yıl yaşanan ekonomik canlanma normale dönerken, büyümenin artık yavaşlayacağı tahmin ediliyor. Bu canlılığın 2019 seçimlerine kadar aynen sürmesi zaten mümkün değil ama hükümet faiz baskısında ısrarlı gözüküyor. Faiz tartışmalarına yine bakanlar da dahil olmaya başladı. Artık yüksek enflasyon nedeniyle faizlerin düşemeyeceği, Merkez Bankası’nın faiz indiremeyeceği anlaşıldığı için, bakanlar bu kez de “bankalar üzerindeki yükler azaltılarak kredi faiz oranları düşürülsün” demeye başladılar.
Her faiz tartışmasında ön sıralarda yer alan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi hafta sonunda yaptığı açıklamada, maliyetleri büyüten vergi ve harçlar ile zorunlu karşılıkların indirilebileceğini söylemiş. Mevduata ödenen ya da başka şekilde temin edilen paranın giriş maliyetiyle satış fiyatı arasında bir bölüm olduğuna dikkat çeken Zeybekçi, “O bölümü oluşturan enstrümanlarda kamunun da maliyeti var; vergiler, harçlar gibi. Paranın ilk giriş ve satış maliyetleri arasındaki kamu kaynaklı vergi gibi yükler sıfıra indirilmeli” şeklinde konuşmuş. Zeybekci, ekonominin bu kadar rahatladığı bir ortamda karşılık oranlarının örtülü maliyet oluşturduğuna işaret edip, “100 lira kredi verirken 10 lirası depo olarak yatırılıyor. Siz bunun da maliyetini ödüyorsunuz. Bu da örtülü maliyet” demiş. Vergi ve harçların yanında karşılık oranlarının da indirilebileceğini, “buraya dokunulabileceğini” ifade etmiş.
GEÇMİŞE BAKIN
Kamu bankalarının ön alıp faizleri düşürebileceğini kaydeden Zeybekçi, “Kamu bankaları böyle adım atınca diğer bankalar da ister istemez takipçisi olurlar” demiş. Bankacılık sermaye yeterlilik oranının AB’deki ülkelerden iyi olduğunu belirtip, “niye 2-3 puan daha oradaki hareket alanımı değerlendirmiyorum, kullanmıyorum” şeklinde konuşmuş.
Gördüğünüz gibi; bankaların sağlam mali yapılarını kullanarak, siyasi otorite ekonomik canlanma için yeniden bir hareket alanı yaratmaya çalışıyor.