Vallahi Billahi Günaydın...
Çocukluğumda Erenköy’de oturduğumuz konakta; annem, teyzelerim, dayılarım dedeme “Sabah-ı şerifleriniz hayırlı olsun beybaba” derlerdi. İyi hatırlıyorum. Dedem öldü, ben büyüdüm ve...
Çocukluğumda Erenköy’de oturduğumuz konakta; annem, teyzelerim, dayılarım dedeme “Sabah-ı şerifleriniz hayırlı olsun beybaba” derlerdi. İyi hatırlıyorum. Dedem öldü, ben büyüdüm ve yukarıdaki cümle tek kelimeye düştü: “Günaydın.” 70 senedir hiç değişmedi. Öğleden sonra da “Tünaydın” denirdi ama pek tutmadı.
*
Gelelim günümüze. Diyanet Başkanı Ali Erbaş, aklına estiği zaman ya da bir rüzgar alınca ki, bu da çok sık olmaya başladı, gündem belirleme amacıyla olsa gerek açıklamalar yapıyor. Belirliyor da. Nedense hiç alkış almadan. Aksine… Erbaş, ‘Ramazan Günlükleri’ adlı kitabında, ‘günaydın’ tabirini, Cahiliye Dönemi’nde kullanılanlara benzetmiş. Hani kadınların diri diri toprağa gömülüp taşlandığı Orta Doğulular dönemine. Alın size, bir ‘Made in Erbaş’ gündemi daha. Biliyordur ama ben yine de, “Size bir selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin” ayetini hatırlatmak istedim.. Sonuç: Günaydının daha güzeli yine günaydın. Bence.
*
“Salgının, 3’üncü dalgasının, 5’inci pikinin, 14’üncü tikinin, 8’inci periyodundayız. Kısaca dönülmez akşamın ufkundayız.”
Prof. Dr. Canan Karatay