Bilgi
“Bilgi” tek başına bir kavram olarak ele alındığında aleyhinde bir söz söylemek zor; tıpkı “akıl” gibi, “özgürlük” gibi. Haklı olarak cahillik, cehalet, en kınanan insanlık...
“Bilgi” tek başına bir kavram olarak ele alındığında aleyhinde bir söz söylemek zor; tıpkı “akıl” gibi, “özgürlük” gibi. Haklı olarak cahillik, cehalet, en kınanan insanlık hallerinden biri olmuş hep. Bilgi ve bilmek, sürekli övülmüş. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağı, bilginin iktidar demek olduğu gibi sözler söylenip durmuş. Son zamanlarda bu övgüyü edinilecek bilginin özelliklerinin neler olması gerektiğini bir kenara bırakıp “bil de neyi bilirsen bil” diyecek noktaya kadar yükselttik. Bilme adına, ucu bucağı olmayan, uğruna bir ömrün harcanacağı yine de bitirilemeyecek olan bir ummana dalmayı ve bir daha oradan çıkmamayı önerecek raddeye vardıran hatipler gördük. Bilgiyle ilgili belagatimizi “bilgi çağı”nda yaşadığımız gerekçesiyle süsledikçe süsledik. Sözlerimizin anlamına pek kafa yormadık.