“Bir derdim var bin dermana değişmem”
Şah Hatayi'nin “Bir derdim var bin dermana değişmem” deyişi, sadece tasavvufi bir idrak değil, varoluşumuzun temel gerçeği. İnsan olmamız bizi bir hayat gailesine, bir uğraşa, derde, tasaya mahkûm ediyor. Belli...
Şah Hatayi'nin “Bir derdim var bin dermana değişmem” deyişi, sadece tasavvufi bir idrak değil, varoluşumuzun temel gerçeği. İnsan olmamız bizi bir hayat gailesine, bir uğraşa, derde, tasaya mahkûm ediyor. Belli amaçlar uğruna mütemadiyen çalışıp çabalamak zorundayız. Bakmayın siz “tembellik hakkı”ndan, oblomovluktan söz edenlere, dünyayla bağlantımızı sağlayan uğraşları yitirdiğimizde, sudan çıkmış balık gibi oluruz. Ne zaman dünyayla bir gailemiz kalmazsa, yaşadığımız hayata aldırış etmezsek işler ters gitmeye başlar, can sıkıntısı, anlamsızlık, endişe gelir yerleşir. Bu endişeyi karşılayacak gücümüz varsa, yolumuza devam eder, yeni dertler ediniriz, yeni gailelere, aldırışlara bırakırız kendimizi. “Sevgili dünya” ile yeniden kaynaşıp angaje oluruz. Yok, eğer bu gücümüz yoksa ya da biraz mola vermek, biraz bakmak istiyorsak önümüzde üç yol uzanır. Ya yeni şeylere merak salar, onlar hakkında bilgi edinmek isteriz ya çene çalar gevezelik ederiz ya da ihtimaller üzerine miskin miskin fikir yürütüp “Ne yapsam bilmiyorum” deriz. Bu üç yol da geçicidir. Zaten popüler dilde bu üç yolun her birine “boş zaman uğraşı” denir. “Boş zaman”, merak, gevezelik ve can sıkıntısıyla doldurulmuş anlardır.