Cehalete değil çoğunluğa karşısınız!
''Otorite” ile “otoriteryenlik” arasındaki ayrımı bilmeden demokrasiden bahsetmenin bir manası bulunmuyor. “Otorite”nin baskı ve zorbalıkla yönetim demek olan “otoriteryanizm”le bir ilişkisi yok. Otorite...
''Otorite” ile “otoriteryenlik” arasındaki ayrımı bilmeden demokrasiden bahsetmenin bir manası bulunmuyor. “Otorite”nin baskı ve zorbalıkla yönetim demek olan “otoriteryanizm”le bir ilişkisi yok. Otorite, düşünce, bilgi, tecrübe, yetenekten kaynaklanan yetki ve itibar ile bağlantılı, karşı tarafta saygı ve minnet hissettiriyor ve hak ediliyor. Otoriteryanizm ise körü körüne itaat ve bağnazca bağlanma istiyor, baskıyla tehdit ediyor, akıl-dışı ve keyfi... Modern zamanlarda toplumun yönetme otoritesini kime verdiğini eşit oy hakkı ve adil seçimler yoluyla belirlemesine “demokrasi” diyoruz. Ne ki demokrasi, bundan ibaret değil. Seçilmişler de hukuktan ayrılmamakla, liyakate dayalı biçimde devleti yönetmekle mükellefler. Aksi takdirde adalete ve/veya sonraki seçimlerde topluma hesap vermek zorundalar.
Hep bu görüşleri savunduk, savunuyoruz. Demokrasi hakkındaki müspet tavrımız da bu görüşler üstüne bina oluyor. Bu aralar, her ne kadar açıktan demokrasi karşıtı görüntüsü vermek istemeseler de bu görüşlere karşı çıkanların mırıltıları duyulmaya başlandı. Hayır, hayır doğrudan monarşiden yana olanlardan ya da arzuladığı dini idarenin demokrasiyle bağdaşmayacağını söyleyenlerden bahsetmiyorum. Kendilerini matah sanan, başkalarından, özellikle yoksul ve eğitimsiz insanlardan üstün görenleri, cahil halkın kolayca kandırılabildiğini söyleyenleri kast ediyorum. Demokrasiyi cahillerin egemenliği, çoğunluğun ya da onları aldatıp kullananların diktatörlüğü sanıyor bu zevat. Sıradan insanın kötülüğe meyyal olduğunu ileri sürüyor, delil olarak sosyal psikolojideki Milgram deneylerini gösteriyorlar.
Ünlü Milgram deneylerinden birinde, “denek A'dan gerçekte bir deney öznesi rolünü oynayan bir aktör olan başka birine, denek B'ye, bir görevi yerine getirmesi için emirler vermesi ve eğer verilen görevi layıkıyla yerine getirememişse onu cezalandırması istenir. Ceza, denek B'ye 15 volttan öldürücü olduğunu bildiği 45 volta kadar değişen elektrik şoku uygulamaktan ibarettir. Deney başlamadan önce, denek A'ya 45 voltun insanı nasıl etkilediği gösterilmiştir. Deneyin içinde denek A'nın denek B'ye verilmesine karar verdiği elektrik şoku gerçekten uygulanmıyor, denek B'i oynayan aktör kendisine elektrik şoku vermiş gibi yapıyordu.