Çocuklarla iletişim nasıl kurulmalı?
Bir ruhiyatçı, bir ebeveyn ve zaman zaman medyada görüşlerini dile getiren birisi olarak hem en çok karşılaştığım sorular hem de en çok görüş bildirmek istediğim konular, çocuklarla iletişim...
Bir ruhiyatçı, bir ebeveyn ve zaman zaman medyada görüşlerini dile getiren birisi olarak hem en çok karşılaştığım sorular hem de en çok görüş bildirmek istediğim konular, çocuklarla iletişim hakkındadır. Buna rağmen çocuklarla iletişim hakkında çok az söz alırız. Bunun bir nedeni, (her ne kadar ortak eğitim alanlarımız olsa da) çocuk psikolojisi ve psikiyatrisinin, pedagojinin ayrı bir uzmanlık olması diğer nedeni de yanlış anlaşılma, hata yapma korkusu. Ama baştan söylediğim gibi, bu alanda o kadar çok soru ve sorun var ki, çocuklarla iletişim konusundaki genel doğruları ve ilkeleri her ruhiyatçının becerebildiğince dile getirmesi lazım. Burada ve televizyon programlarında elimizden geldiğince biz de öyle yapmaya çalışıyoruz.
İletişim konusundaki her kitabı kolayca tavsiye edemem. Zira hemen tamamı Batı mahreçlidir ve kültürümüze aktarılırken bir süzgeçten geçirilmesi, bize uygun şekilde tercüme edilmesi gerekir. Geçenlerde elime ulaşan, Mikael Krogerus ve Roman Tschappeler’in The Kitap Yayınları’ndan, Fatma Özmeral çevirisiyle çıkan “İletişim Kitabı: Doğru İletişim İçin 44 Fikir” sanıyorum bu konuda bir istisna. Başta psikoloji olmak üzere iletişim alanına aktarılabilecek bilgi dallarından genel doğruları çok iyi bulup çıkarmış ve basitleştirerek ifade etmiş yazarlar. Daha önce de dünya çapında başarı kazanmış üç önemli kitap daha yazmışlar.
Ünlü medya iletişim teorisyeni Marshall McLuhan’ın sert medya eleştirisinin altında muhafazakâr bir Katolik olmasının yatması, “halkla ilişkiler”in mucidi Edward L. Bernays’ın psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un yeğeni olması gibi birçok ilginç yeni bilgi öğreniyorsunuz kitaptan. Bölümler, ünlü düşünürlerden kıssadan hisse niteliğinde sözlerle bitiyor. Mesela “Akıllı telefonumuza bakmazsak ne olur?” bölümü, Peter Sloterdijk’in “’Düşünüyorum, öyleyse varım,’ sözü 21. yüzyılda geçerliliğini yitirmiş, yerini ‘İnsanlar beni düşünmeye başlıyor, öyleyse varım,’ tabiri almıştır” sözüyle noktalanıyor. Tüm bunların yanı sıra bu kitabı benim için değerli kılan asıl husus, itiraz edebileceğim çok az nokta ihtiva etmesi. Özellikle çocuklarla iletişimle ilgili bölümü çok beğendim. Müsaade ederseniz kitapla ilgili bir fikir edinebilmek ve yazarların çocuklarla iletişim konusundaki önerilerini kafanızda tartabilmeniz için “Çocuklarla nasıl konuşuruz (kendi çocuğumuz olmasa bile)?” başlıklı o bölümü aktaracağım:
“. Rol model olun: Eylemler sözcüklerden daha çok şey anlatır. Çocuk ona bağırıldığında çığlık atmaması gerektiğini anlamaz.
. Şekil değil içerik önemlidir: Çocuk, ‘Atları boyuyorum’ diyorsa ve atları boyadığı sürece sorun yoktur.
. Tutarlı olmak: ‘Hayır’, ‘Hayır’ anlamına gelir. Çocuğunuz süpermarket kasasının önünde sinir krizi geçirse bile.