İnsan, hala sosyal ilişkileri toplamı mı?
Bakmayın sızlanıp durduğumuza teknomedyatik dünyadan memnun olmalıyız ki, her geçen gün bu denizin diplerine doğru yol alıyoruz. Sanallık, en birinci gerçekliğimiz olmak üzere. Trenin, otomobilin...
Bakmayın sızlanıp durduğumuza teknomedyatik dünyadan memnun olmalıyız ki, her geçen gün bu denizin diplerine doğru yol alıyoruz. Sanallık, en birinci gerçekliğimiz olmak üzere. Trenin, otomobilin, uçağın hayatımıza ilk girdikleri zamanlardaki gibi tepkiler veriyoruz, enformasyon teknolojilerindeki devasa gelişmeler, en açık olanlarımızda bile yenilik korkusuna yol açıyor. Yarın bu korkularımıza gülüp geçecek ya da bu hallerimizi unutup gideceğiz. Keşke korkmak yerine yaşadıklarımız üzerine kafa yorsak, şimdiki yeniliklerin öncekilerden çok farklı olduğunu anlayabilseydik.
Elbette ulaştırma teknolojilerindeki gelişmeler de psikolojimizi etkiledi ama teknomedyatik dünya, doğrudan doğruya insan ilişkisinin biçimini değiştirici, kimliğimizi inşa edici, psikolojimizi biçimlendirici bir niteliğe sahip… İnternette, siber alandaki insanlarla ilişkimiz, yüz yüze iletişiminden çok farklı. İnternet hayatlarımızda yaygınlaştıkça, sanallık da bizim için o kadar gerçek haline geliyor. Bu değişim üzerine kafa yormazsak, öyle savrulabiliriz ve düştüğümüz yerler öyle farklı olabilir ki…
Teknomedyatik dünya, modern uygarlığın imtiyaz hakkına sahip olan batıdan ortaya çıktı ama çok kısa sürede tüm her yere yayıldı. Biliyorum bir “siber sömürgecilik”ten, bir “büyük göz”ün her şeyi ve he yeri gördüğünden bahsediliyor ama kabul etmeliyiz ki, bugün yoksul güney ülkeleri haricinde tüm ülkeler, teknomedyatik dünyanın yalnızca tüketicileri değil üreticileri ve katkı sağlayıcıları konumunda. Ucuz iş gücü vs. gibi eski kavramlar da olan biteni tümüyle açıklamakta yetersiz kalıyorlar.