Kalpten kalbe giden yol
“Dost elinden gel olmazsa varılmaz/ Rızasız bahçenin gülü derilmez/ Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez” dedi büyük ozanımız merhum Neşet Ertaş “Gönül Dağı”nda…...
“Dost elinden gel olmazsa varılmaz/
Rızasız bahçenin gülü derilmez/
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez” dedi büyük ozanımız merhum Neşet Ertaş “Gönül Dağı”nda… İnsanlık tarihi boyunca kalb, merhamet ve şefkatin yanı sıra aşk ile sevgiyle birlikte anıldı. Kalbi aklı, kalb gözünü, derini ve batını, marifeti önemseyen hal ehli, kendisini “aşk” ile tanımladı, “âşık” dedi. “Akıl, Aşk ve Ötesi” yazarı Ahmet kardeşim, haklı olarak kitabına “kalb”in ardından hemen “aşk” bölümünü ekledi.
Modern bilimin ve psikolojinin anlayabilmek için onca emek verdiği sevgi ve aşk mevzularında yığınla bilgi birikmesine rağmen işin içine sanat ve edebiyatı dahil etmeden, kalpten söz etmeksizin denilenlerin pek bir anlamı olmuyor. Böylesine derin anlamı haiz aşk ve güzellik ile de kopmaz bir bağlantısı var kalbin. Ama bizim konumuz kendileri apayrı başlıklar gerektiren bu büyük bahisler değil. Hala kalbi anlamaya çalışıyoruz ve kalb, bizi birbirimize bağlayan bağla, birbirimize sadakat ve güvenimiz ile çok alakalı.
Kalb genellikle bireysel alanla sınırlı olarak ele alınıyor ama onun toplumsal alana da güçlü uzantıları var. İnsan hem benzersiz, biricik bir tekillik hem de topluluk halinde yaşayan bir varlık. Bir topluluk yaşantısı olabilmesi için de insanların asgari düzeyde kendilerine ve bir o kadar da birbirlerine güvenmeleri gerekiyor. Abraham Maslow’un meşhur ihtiyaçlar hiyerarşisinde güvenin fiziksel ihtiyaçlardan sonra ikinci sırada gelmesi boşuna değil. Sevgi, saygı ondan sonra geliyor ve aslında onlar da doğrudan doğruya güven ile alakalı. Kadim anlayışta kalbin aşkın ve sevginin olduğu kadar bağlılık ve sadakatın, güvenin de yuvası olarak görülmesi, çok anlamlı. Kadim anlayışta kalbin aşkın ve sevginin olduğu kadar bağlılık ve sadakatın, güvenin de yuvası olarak görülmesi, çok anlamlı. Kalbin esas vazifelerinden birisi, birbirimize güveni sağlamak ve üzerine sevgi ve saygının inşa edileceği bir zemin hazırlamak. Zira kalbi hastalanmış bir insan, kişilik bakımından da maraziliği ölçüsünde hasis, nankör, yani bencil toplum düşmanı haline gelir. Paylaşma ve dayanışma için değil bozgunculuk ve nifak için yaşar.
Modern psikoloji güveni ve psikolojik sağlamlığı, genetik yapımızla, anne-bebek ilişkisiyle ve yetiştirilme tarzıyla açıklamaya çalışıyor. Doğru ama güven, esasen sağlıklı bir kalbin işlevi. Sadece bir aşka düştüğümüzde değil her türlü sadakat gerektiren ilişkide kalplerimiz arasındaki görünmez bağları hissediyor, bağlılığımızın sahiciliğine yani kalpten olup olmadığına bakmaya çalışıyoruz.