Merhametçi
Evet, bugün dünyanın şiddetten ve kirlerinden arındırılabilmesi, bir barış ve esenlik bir yurdu olabilmesi için “acıyı ortaklaşmak” manasında bir merhamet anlayışına, bir merhamet medeniyetine...
Evet, bugün dünyanın şiddetten ve kirlerinden arındırılabilmesi, bir barış ve esenlik bir yurdu olabilmesi için “acıyı ortaklaşmak” manasında bir merhamet anlayışına, bir merhamet medeniyetine lüzum var. Merhamet, insanın fıtratında kökleşmiş bir halde (Rum/21) zaten bulunuyor. Çocuklar önceleri merhameti bilmiyor sanılır, merhametin yavaş yavaş öğrenildiğine inanılırdı ama son araştırmalar, bu fikrin insana ve yavrusuna menfi bir bakışın tezahürü olduğunu gösteriyor. Çocukların da merhamet sahibi oldukları artık ispat edilebiliyor. İş ki fıtratımıza mündemiç merhametin tomurcuklanmasına, serpilip gelişmesine fırsat verecek bir beşerî besi yeri hazırlayabilmekte. Nasıl yapacağız bunu, üstelik şu berbat dünyada?...
Merhamet, en lazım gelen ve üstelik insaniyetimizde var olan bir hususiyet ama aynı zamanda anlamı kolayca bozulabiliyor. Fanatiği olunan ideolojiler, merhameti sadece kendileri gibi olanlara hasredebiliyor, kendilerinden olmayanlara, ötekilere, hayvanlara, tabiata reva görülen merhametsizliği meşrulaştırabiliyor. Maalesef merhametsizlik savunusu bazı Müslümanlar arasında da var bugün. Biz “merhamet” dedikçe, “şunlara da mı merhamet edelim istiyorsun” diye merhametsizler bir bir sayılmaya başlanıyor. Elbette “merhametsizlere merhamet edilmez”, “zalime acırsak acınacak hale düşeriz”; ortada suç varsa adaletin, hukukun gereği neyse o yapılır, bunda anlaşılmayacak bir durum yok. Tevbe Suresi’nin besmelesiz başlayan tek sure olmasının sırrı, uzun sure Enfal Suresi’nin devamı sanılması değil bence, gerektiğinde zalimlere karşı acımasızca mücadeleye girişilmesinin şart olduğunu belirtebilmek. “(Ey müminler!) verdikleri sözü bozan, Peygamber´i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor m...