“Sessiz çoğunluk” neden sessiz?
Bir sureye de (Nahl) adını veren arıların hayatından, biz insanlar için alınacak ne çok misal var. Çabalarının büyük bölümü, bal yapmak için. Balı da sadece biz insanlar yiyelim diye yapmıyorlar...
Bir sureye de (Nahl) adını veren arıların hayatından, biz insanlar için alınacak ne çok misal var. Çabalarının büyük bölümü, bal yapmak için. Balı da sadece biz insanlar yiyelim diye yapmıyorlar elbette. Emeklerinin nihai ürünü olan bal, onlara kışın evlerindeki koloni hayatlarını sürdürebilmeleri için lazım. Kış uykusuna yatmıyorlar lakin bir salkım halinde kümeleşerek kışa uygun mevsimsel faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bunun için yaz aylarında ortalama kovan başına 9-10 kilogram bal istif etmeleri gerekli. Arıların toplumsal yaşantıları ve işbölümleri, bu hayat şartlarını idame ettirecek bir düzen üzerine kurulu.
İnsanların, toplumların hayatları da bir düzen üzere ama bizim düzenimiz arılarınki kadar tanımlı ve biyolojik bir kod tarafından sabitlenmiş değil. Bu yüzden insanların, toplumların düzeni hakkında fikir yürütmek kolay ama doğru tespitler yapabilmek güç. İnsan, ontolojisi itibariyle, görev ve iş tanımlarındaki yerini kendisinin belirlemesine belli ölçüde yetkili kılınmış, cüzi irade sahibi, hür bir varlık. İnsan topluluğu, arıların filogenetik bir ahenk içinde sürdürdükleri düzenlerini, mücadeleyle bizatihi kendisi sağlamak, inşa etmek durumunda... Mücadele dediysek hemen aklınıza bir hercümerç, devasa bir kaos gelmesin. Cüzi irade ve hürriyetin oluşturduğu, anlaşılması çok zor bir karışıklığa, çetrefilliğe rağmen, alt-yapıdaki düzeni görenler görüyor...