Uyuşturucu esaretinde gençler
Alkol ve madde bağımlılığı, insanlığın karşılaştığı en büyük dertlerden birisi ve bu dert, özellikle genç erkekler için şimdi devasa bir yükselişte… Bu öyle bir...
Alkol ve madde bağımlılığı, insanlığın karşılaştığı en büyük dertlerden birisi ve bu dert, özellikle genç erkekler için şimdi devasa bir yükselişte… Bu öyle bir yükseliş ki, esrar (marihuana) kullanımını birçok batılı ülke, bir yolunu bulup meşrulaştırma, normalleştirme çabası içinde.
“Birçok genç erkek, uyarıcı ilaç alsın ya da almasın, kafayı rahatlatmak için marihuana içiyor. Ayrıca marihuana eskiden olduğu gibi bir uyuşturucu değil. Otun ortalama etkisi, son otuz senede devamlı olarak arttı. Marihuananın içindeki psikoaktif madde olan THC oranı 1983’te yüzde 4’ten az iken 2008’de yüzde 10’un üzerine çıktı ve önümüzdeki on yıl içinde yüzde 15 ila 16’ya çıkması bekleniyor. 2011’de Hollanda hükümeti, yüksek tesirli marihuananın, kokain ve ekstazi ile beraber sert uyuşturucu sınıfına girebileceğini açıkladı. Yeniden sınıflandırmanın nedenlerinden biri, yüksek tesirli marihuananın planlama, hafıza, dikkat, problem çözme, sözel akıl yürütme ve ayartıcı direnme gibi süreçlerde yer alan yürütme işlevine ve motor kontrolüne ciddi zarar vermesi…”
Doğrudan esrar ile başladım anlatmaya ve ünlü psikolog Zimbardo’dan bir alıntı yaptım. Çünkü Batı'da bir süredir pek moda olan esrara güzelleme yapma hastalığının hızla bize de bulaşmaya başladığını görüyorum. Esrarın yol açtığı akıl hastalıklarıyla uğraşan birisi olarak yetkililere “aman bu tuzaklara düşmeyin” diye haykırıyorum. Uyuşturucu ile mücadelede surlarımızda bir gedik açılmasına asla müsaade etmemeliyiz. Zira tek başına esrar kullanımı pratikte zaten pek az görülen bir durumdur, çoğu zaman ona başka kafa yapıcı maddeler eşlik etmektedir. Kaldı ki, şimdinin tadını çıkarmaya, yaşanan andan zevk almaya, “kafa güzelse her şey güzel” demeye odaklı bir yaklaşım içinde olan gençler, her türlü keyif verdiği iddia edilen şeyin tuzağına düşmeye hazır vaziyettedir. Şimdiye odaklı olursanız, gelecekte ortaya çıkabilecek riskleri düşünmez, güya zevk uğruna her türlü riski alırsınız. Zaten bağımlılığın temelinde de bu zihniyet vardır.
Evet, alkol ve madde bağımlılığı büyük dert… Başta Batılılar olmak üzere tüm ülkeler, bu konuda neler yapılabileceğini düşünüyor ve önlemek için çabalıyorlar ama sonucun başarılı olduğu söylenemez. Ülkemiz, alkol ve madde bağımlılığı sorununun en dehşetengiz biçimde yaşandığı ülkeler arasında olmamasına rağmen, konunun öneminin farkında ve birçok bakanlık, artan bu derde karşı yoğun bir çaba içinde. Ama maalesef kamu dışında, sivil alanda konuyla pek ilgilenilmediğini, ilgilenmek isteyenlerin meseleye vakıf olmadıklarını, bazı gönüllülerin bu sorundan çıkar sağlamak isteyenlerin tuzağına düştüğünü görüyoruz. Medya, bildiğiniz gibi… Sorun, toplumun bilincini yükseltmek, herkesin elini taşın altına sokmasını sağlamak amacıyla değil de ancak reyting kaygısıyla ve sansasyonel bir dille medyada yer bulabiliyor.
Alkol ve madde bağımlılığı, psikiyatri içinde ayrıca özel bir uzmanlık gerektiren bir alan… Nedenleri, nasıl olup da bazılarımızın bu rahatsızlığa duçar oldukları ve sıkıştıkları cendereden bir türlü çıkamadıkları, konunun uzmanlarınca her boyutuyla inceden sürmeye ele alınıp inceleniyor. Tedaviler, çareler düşünülüyor.
İnsan nasıl olur da kendi iradi tercihiyle kullandığı maddeyi, sanki kendisini esir alan muzaffer bir komutanmış gibi görür ve beyninin kendisinden bağımsız bir varlığı olduğuna ve onun sürekli keyif halinde tutulması gerektiğine inanır? Bu şekilde düşünen birisini, hayatı sağlıklı biçimde karşılayamayacağı, hayat mücadelesinde aksamalar olacağı besbelli. Bağımlı kişi, kendisine belirlediği idealler, anlam ve değerler çerçevesinde bir hayat planını uygulamaya koyamıyor. Çevresindeki önem verdiği insanların uyarıları sayesinde ayağa kalkmak, hayat yolunu herkes gibi sürdürmek istese de çoğunlukla bunu başaramıyor, her yenilgiden sonra daha çok suçluluk duygusuyla doluyor ve kendini tekrar maddenin kollarına bırakıveriyor.