Dün Tuncer Kılınç’ın önerdiğini bugün Erdoğan mı uyguluyor acaba?
7 Mart 2002’de İstanbul’da Harp Akademileri’nde kamuya (ve dünyaya) açık bir seminer düzenleniyordu. Bahçeli henüz Ecevit koalisyonunu dağıtma bombasını patlatıp “yeni Türkiye’nin ve AKP’nin...
7 Mart 2002’de İstanbul’da Harp Akademileri’nde kamuya (ve dünyaya) açık bir seminer düzenleniyordu. Bahçeli henüz Ecevit koalisyonunu dağıtma bombasını patlatıp “yeni Türkiye’nin ve AKP’nin yolunu açmamıştı”. Ben sunduğum tebliğ ile Türkiye için; “Batı’ya tek yanlı bağlanma yerine Rusya (ve Asya) ile de ilişkilerini geliştirip bir denge sağlamasını: aksi halde ABD ve AB’nin tek yanlı siyasi, iktisadi ve askeri bağlarla Türkiye’yi Lozan’dan Sevr’e yavaş yavaş götüreceğini” savunmuştum.
Benim sunumum sonrasında MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç söz alarak, “Erol Manisalı’nın görüşlerine katılıyorum. Türkiye, ABD’yi göz ardı etmeden, Rusya ve İran ile de ilişkilerini geliştirmelidir” demişti. (*)
7 Mart 2002’de, o tarihte etkili olan MGK’nin genel sekreteri aracılığı ile bu tutumu sergilemesi, içerideki “Batılı” değil “Batıcı” kafadaki çevrelerde şok etkisi yaratmıştı, çok kızgındılar. Ergenekon ve Balyoz’un hazırlıkları yapılıyordu.
Vay efendim, “ordu Batı’ya karşı çıkıyor, bu ne iştir” diye, bugünkü yandaş basının “asimetrik boyutunda” yaygaraya başladılar. Kılınç ve ben Newsweek’ten Economist’e, Financial Times’tan FAZ’a kadar Batı medyasında hedef olduk.
7 Mart 2002’de benim sunumum üzerine MGK Genel Sekreteri’nin yaptığı öneriyi Erdoğan bugün uygulamaya çalışmıyor mu?
Bizim farkımız neydi?
Bugün Ankara’nın 7 Mart 2002’de yapılan önerileri uygulamasının nedenleri ile bizim nedenlerimiz siyahla beyaz gibi farklıdır:
l Bugün Ankara’nın (ve Erdoğan’ın) bu uygulamaya geçmesi...