‘Her şey vardı, hiçbir şey yoktu’ seçimi mi?
Yaşadığımız seçim bir anlamda, “her şey ve hiçbir şeyin” birlikte yaşandığı ve iç içe geçtiği bir ortamda yapıldı. “Yoklara” ve gidenlere karşı iktidar...
Yaşadığımız seçim bir anlamda, “her şey ve hiçbir şeyin” birlikte yaşandığı ve iç içe geçtiği bir ortamda yapıldı. “Yoklara” ve gidenlere karşı iktidar, “beka” söylevi ile “ya ben ya hiçbir şey” algısını yaratmaya çalıştı.
Bu “soyut” teze karşın muhalefet somut şikâyetlerde yoğunlaştı. Bunda da haklıydı: çünkü fiilen “sokaktaki insanın günlük yaşamını” etkiliyordu:
- İşsizliğin artışından kamusal değerlerin tamamen elden çıkarılıp ekonominin içinin boşaltılmasına: yabancılara satılıp “gayri milli” bir düzen oluşturulmasına: fiilen yaşanan antidemokratik uygulamalara: gelecek nesillerin kimi altyapı projeleri ile borçlandırılmasına: hatta fiilen bugün bile, “kullanılmayan yolların bedellerinin ve geçiş ücretlerinin kullanmayanlar tarafından ödenmesine” kadar her şey gündeme getirildi.
- Tarım sektörünün (ve çiftçinin) yediği darbe sonucu, “ithalat ile zayıflatılmasına kadar” muhalefet şikâyetçiydi.
- İktidar ise Marmaray’dan üçüncü köprü ve havaalanına kadar gerçekleştirdiği projeleri ortaya koydu. Ancak bu projeler “refaha ve ekonomiye fiilen çözüm getirmek yerine, sorunların büyüyüp derinleşmesine yol açan projelerdi”. Ve fiilen, günlük yaşamda, bu olumsuz etkilerini göstermeye başlamışlardı.
Kulak çekildi mi?
İktidarın bu denli “negatife düştüğü” bir durumda, CHP’nin (ve ittifakın) artıları yeterli mi? Bu manzara karşısında, Meral Akşener’in ifade ettiği gibi, yönetimin kulağı seçmen tarafından çekildi, AKP’nin oyları azaldı.
Seçim ortamında “rekabetçi bir ortamın bulunmaması ve haksız rekabetin yaygınlığı”, gerçek sonucu değiştirmiş olabilir.
Gereken ikazın ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
Muhalefetin eksiği neydi?
Ana mu...