Muhalefette ‘başarı’ ve CHP
Demokrasilerde “muhalefetin başarısı, sadece iktidarın yaptığı yanlışları halka duyurmakla ölçülmez.” Muhalefetin başarısının gerçek ölçüsü “iktidarın yapmakta...
Demokrasilerde “muhalefetin başarısı, sadece iktidarın yaptığı yanlışları halka duyurmakla ölçülmez.” Muhalefetin başarısının gerçek ölçüsü “iktidarın yapmakta olduğu yanlışları önlemekle ortaya çıkar.”
Muhalefet, “ben yanlışları söyledim, durdurmaya da çalıştım: benim görevim bu kadar” diyemez.
Eğer bu yanlışları engelleyemiyorsa, “muhalefet başarısızdır”, sonucu etkileyememiştir. Çünkü muhalefet “başarılı” olmak için ne yapar: kamuoyuna ve kendi tabanına şöyle der: ben bu yanlışları yapmakta olan iktidarın uygulamalarının önüne geçebilmek için şunları yapıyorum:
Parti içinde, ülkedeki bütün sivil toplum örgütleri ile yoğun işbirliği yapmanın yollarını şu araçlarla yürüteceğim diyecek ve bunları fiilen yapacak.
Parti içinde bu tür etkinlikleri sağlayacak örgütlenmelere gidecek.
Üniversitelerden öğrenci kuruluşlarına, sendikal etkinliklerden mahalle muhtarlarına kadar örgütlenmeleri bütünleştirerek dışsallıklar (externalities) yaratacak.
Bu tür demokratik örgütlenmeler sayesinde “örgütsel olarak güçlenecek”: gerçek toplumsal güç böyle sağlanır. Yoksa salı günleri Meclis’te konuşma yaparak ya da medyaya bilgi vererek sadece “bilineni ilan edersiniz”: parti olarak gücünüz artmaz, zayıflar, yüzde 25’in altına düşersiniz.
CHP’nin son seçimlerde geri gitmesinin esas nedeni budur. Yoksa doğruları zaten herkes söylüyor. İletişim dünyası artık bu konuda çok zengin olanaklara sahip. CHP için önemli olan, partiyi toplumsal örgütlenmelerle güçlü kılmaktır. Yukarılara çıkmanın tek yolu, “örgütlü güçlenmelerden geçer.” Bunu fiilen başaramayan bir yönetim, “başarısız” kalmış demektir. Yerini, başaracak olanlara bırakmak zorundadır.