‘Yaşama sevinci’ aşısı mı?
İmamoğlu topluma, “ihtiyacını şiddetle duyduğu yaşama sevincinin” bir aşısı gibi geldi...
Gizlilik, bilgiye ulaşamama, ekonomik bunalım: medya bağımsızlığının kaybolması: ailede, sokakta, siyasette kavganın ve şiddetin yaygınlaşması.
Suriye’den Irak’a, Ege’den Doğu Akdeniz’e sorunların giderek derinleşmesi: DEAŞ’lısından iş arayan Suriyelisine çok geniş bir kitlenin Türkiye’ye yerleşmeye başlaması: rejimin demokrasiden uzaklaşarak oligarşi yönünde ilerlemeye başlaması toplumu umutsuzluğa itti.
İmamoğlu ve İstanbul seçimi bir “mihenk taşı”, bir temel gösterge haline geliverdi. Ekrem Bey platonik ve reel mutluluk ölçütlerinin, turnusol kâğıdı oluverdi:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin toplantılarının canlı olarak yayına sokulması toplumda şeffaflık, insana saygı, kimin ne olduğunun halk tarafından açık bir şekilde “görülmesi” ve dürüstlük açısından bomba gibi etki yaptı.
Halkın gözünde şeffaflık istemeyenlerin, bilgiyi gizleyip vermeyenlerin, “dürüst olmayan, kaynakları kendi çıkarları için kullanan kişiler olacağının kesinleştiği bir dönemece gelindi”. Bunu İmamoğlu başardı.
Üstelik genç adam, dindar ama siyaseti camiye sokmuyor, dini istismar etmiyor. Bu konuda da “vatandaşın gerçekleri daha net görmesini sağladı”. “Gerçek dindar vatandaş nasıl olunur”, bunu herkesin anlayabileceği bir biçimde ortaya koydu.