Kültürel eziklik: Yenemiyorsan boykot et!

Özgür Özel’in Saraçhane’de açıkladığı boykot listesi Türkiye’ye yönelik ticari kumpasa dönüştü. “Yaptırım” demiyorum bakın. Çünkü bir insan, bir siyasetçi, bir ana muhalefet lideri kendi ülkesine yaptırım uygulamaz. Lakin bu vasıflardaki bir kişi ve kitleler, kendi çıkarları için, misal politik hırsları doğrultusunda ülke ekonomisini batırmaya çalışabilirler. Özgür Özel’in öncülüğündeki boykotun amacı tam olarak budur. Boykot, emperyaliste, kapitaliste, işgalciye, soykırımcıya karşı yapılırsa kitlesel

Özgür Özel’in Saraçhane’de açıkladığı boykot listesi Türkiye’ye yönelik ticari kumpasa dönüştü. “Yaptırım” demiyorum bakın. Çünkü bir insan, bir siyasetçi, bir ana muhalefet lideri kendi ülkesine yaptırım uygulamaz. Lakin bu vasıflardaki bir kişi ve kitleler, kendi çıkarları için, misal politik hırsları doğrultusunda ülke ekonomisini batırmaya çalışabilirler. Özgür Özel’in öncülüğündeki boykotun amacı tam olarak budur. Boykot, emperyaliste, kapitaliste, işgalciye, soykırımcıya karşı yapılırsa kitlesel ve anlamlı bir mücadeleye dönüşür. Boykot, memleketin üreticisini, esnafını hedef alıyorsa amacı farklıdır, bir çıkar ilişkisi vardır. Arka planda markalar hatta devletlerin savaşına dönüşür. Örneğin büyük bir öfke ve nefretle hedef yapılan Espressolab’ı boykot etmek en fazla kimin tezgahının önünü açıyor ve cirosunu yükseltiyorsa boykotçular ona çalışıyor demektir.


Özgür Özel bir liste açıkladı. Sonra bazı markaları çıkardı, bazılarını aldı, paylaşımlar silindi vs. Karman-çorman, memlekete zerre faydası olmayan ama güya memleket için yapıldığı “sandırılan” bu eylem ticari faşizmi de hortlattı. Ticareti baltaladı. Fişlemeleri elden ele yaydırdı, cadı avlarının zeminini inşa etti ve daha da beteri, muhalefetin gelecek simülasyonunu sundu.


Bu arada, CHP’nin boykotunu kucağında bulan “bağzı” ezikler ve yeteneksizler de alakasız marka ve kuruluşlara olan öfkelerini ete kemiğe büründürdüler. Alttan alta, fırsat bu fırsat diyerek saldırıya geçtiler.


Önce şöyle bir Tweet atıldı: “Tasarım dünyası için de bir boykot listesi gerekli mi? Yeni Şafak ile göbekten bağlı Arkitekt'i takipten çıkmak için bir hatırlatma ile başlayalım.”


Bunu yazan, Amerika’da yaşayan Hayrettin Güç isimli bir şehir tasarımcısıydı.


Buna paralel olarak Instagram’da da şöyle bir paylaşım yapıldı: “Özellikle mimar meslektaşlarım ve diğer takipçiler boykotu her alana yayalım, takipten çıkalım, çıkmayanları uyaralım. @Arkitektcom seri bir şekilde boykot.”


Bunu yazan da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İBB Miras şirketinde proje müdürlüğü görevini yürüten Merve Gedik’ti.


Benzer bir çağrı Ekşi Sözlük’ten de yapıldı: “Albayrak medya grubuna ait olduğunu yeni öğrendiğim yayın kuruluşu. Instagram hesapları mimar veya mimar adayları arasında çok popülerdir. Boykot listesine eklenmesini rica ediyorum.”


“Arkitekt ne alaka?” diyenler olacaktır? Aslında çok alakası var. Boykot listelerine sokmak isteyenleri anlayabiliyorum aslında. Çünkü ellerinden başka bir şey gelmiyor. Bakın ironi falan yapmıyorum. Çaresizlikleri bu raddeye vardı. Arkitekt’i kısa sürede; tasarım, mimarlık ve sanat alanındaki yayıncılığı ile zirveye çıkaranlar mütevazılıklarından milim taviz vermiyorlar o ayrı mesele. Çünkü fazlasıyla profesyoneller.


Ne mi yaptı Arkitekt? Mimarlık alanında yayın yapan medyalardan biri olmak amacıyla beş yıl önce çıktıkları yolda kısa sürede zirveye oturdular. Kaliteli içerikleri çok sevildi. Özellikle de mimarlık öğrencileri bilgilendirici paylaşımlarını çok tuttu. Haliyle sanat ve mimar camiasında ses getirdi. Kısa sürede ortaya konan kalite ve gelişimden rahatsız olanlar oldu. Zaman zaman yazdılar. Röportaj veren mimarları, hocaları fişlediler. Ancak Arkitekt mecrasında, sıfır politik içeriklerle büyümeye devam etti. Bu arada Arkitekt ekibinin işine ne denli odaklandığını, siyasi bir kalkışmanın odağında anılmamak için de hedef gösterenlere karşı sessizce içerik üretmeye devam ettiklerinden anlayabiliriz. Şu da var: Arkitekt’i seküler camiada destekleyen, ilgiyle takip eden ve hakkını teslim eden binlerce takipçisi var.


Sadece Arkitekt değil grubumuzun bir diğer markalarından KETEBE de benzer paylaşımlarla el altından ideolojik boykot listelerine sokulmak isteniyor. Çünkü Ketebe de “bağzı” rakiplerine geri kalmışlık nöbetleri geçirtiyor. Şu ay itibari ile edebiyattan sosyolojiye, felsefeden bilime, sanattan modern kurgulara kadar neredeyse her alanda yayıncılık yapan ve birkaç yılda 1500 kitaba erişmiş. Maharet sadece kitap basmak değil. Ketebe Türkiye’de kitap yayıncılığında oyunu yeniden kuruyor. Kendi ekosistemini inşa ediyor.

Çok ciddi bir insan kaynağı var. Her alanın uzmanlarıyla çalışıyor. Entelektüellerden oluşan geniş bir yayın kurulu ve yayın hafızası var. Birilerinin at oynattığı kültür yayıncılığı meydanına kendi atıyla giren bir yayınevinden bahsediyoruz. Okurları biliyorlar, Ketebe’yi anlatmaya gerek yok.


Fakat Ketebe’ye çeviri yapan, editörlük işlerini yürüten, çizimlerini hazırlayan emekçilerin tespit edilecek kadar hedef gösterildiğini, tehditlerin havada uçuştuğunu duyuyor okuyoruz.


Bakın bu fikir uyuşmazlığı falan değil. İdeolojik nefretin ta kendisi. Ancak başka bir dert daha var: Mesleki ve fikri olarak yenilmişlik hissi.


Mimarlık sektörüne, sanata ve kitaba yatırım yapan, gençleri tasarlamaya ve okumaya yönlendiren yayın Arkitekt ve Ketebe gibi mecralardan kimler neden rahatsız olur?


Bunu bir yayıncı olarak söylüyorum: “Rekabet.” Yani geri kaldılar. Haliyle geçildikleri için, farkı kapatmanın usulsüz ve etik olmayan yollarına başvuruyorlar.


Belki bu yazıyı yazdığım için bana da sitem edecekler ama bir takipçileri, müdavimi okurları olarak gözlemlerimi aktarmak istiyorum.


Yazıyı da ne demek istediğimi açarak bitireyim: Arkitekt ve Ketebe, üretim yaptıkları alanlarda kaliteleri ile markalaştılar. Reklamları içerikleri oldu.

Yani bu zamana kadar mimarlık alanında içerik ürettiğini sanan mecralar aslında hiçbir iş yapmıyorlarmış. Yayıncılık ve içerik üretiminin de bir kreatifliği olduğundan, okurların, takipçilerin buna önem verdiğinden haberleri dahi yokmuş. İşte Arkitekt ve Ketebe sektördeki “bağzı” rakiplerini; geri kalmışlıklarıyla yüzleştirdi. Boşa düşürdü. Bütün öfke ve nefretleri bundan. Kayda geçsin istedim.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Taksicinin oğlu Mustafa: Katil CEO! 09 Nisan 2025 | 223 Okunma Ölümcül siyaset: Özgür Özel’in sonu! 06 Nisan 2025 | 3.377 Okunma Kültürel eziklik: Yenemiyorsan boykot et! 04 Nisan 2025 | 174 Okunma Lanetli referanslar: Hasan İmamoğlu şunları diyemez mi? 02 Nisan 2025 | 847 Okunma Maskeler düşüyor: ‘Çaldıysa, Tayyip’i devirmek için çaldı’ 28 Mart 2025 | 1.016 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar
Close menu