1 saat 50 dakika! Depremdeki 48 saatlik gecikmeyi AFAD'daki görüşme mi çözecek?
İnternethaber Gazetesi Yazarı Ertuğrul Özkök'ün bugünkü (25.02.2023)'' 1 saat 50 dakika! Depremdeki 48 saatlik gecikmeyi AFAD'daki görüşme mi çözecek?'' başlıklı yazısı.
Deprem uzmanı değilim.
İyi bir siyasi analizci ise hiç değilim.
Her konuda saatlerce konuşabilecek “Yetenekli Bay Konuşan Kafa” da asla olamam.
Ama Allah vergisi bir kabiliyetim var.
Ufukta kalkan bir sosyal veya siyasal dalga, hele hele tsunami varsa, bazı hayvanlar gibi önden seziyorum.
İşte bu sezimle size şunu söyleyebilirim.
İktidar bu seçimi kazanamazsa, ertesi gün bu ülkede tarihimizde ender gördüğümüz bir “48 Saat hesaplaşmasına” tanık olabiliriz.
Konuyu da tahmin ettiniz…
“Türk Silahlı Kuvvetleri neden 48 saat gecikmeyle sahaya indi…”
Her ne kadar iktidarın bazı yazarları “Hayır gecikme olmadı, asker erkenden sahaya indi” diye yazıyorlarsa da…
Ülkeden herkesin çok iyi bildiği ve kamuoyu çoğunluğunun satın aldığı bir “Sır” var.
Ordu sahaya geç indi, ya da “İndirildi…”
Sırada bir gözlemci bile bu konuda iktidar içinde şimdiden başlayan büyük bir kavganın sinyallerini görebilir.
Taraf olmayacağım.
Sadece bu iç savaşın gazeteci olarak görebildiğim bazı “An’larını” alt alta yazacağım.
Karar sizin.
Bu gizli savaşın ilk işareti depremin beşinci gününde eliyor.
Erdoğan son derece gerçekçi bir değerlendirme yapıyor ve şunu söylüyor:
“Müdaheleleri istediğimiz hıza ulaştıramadık.”
Ancak bunun sorumluluğunu herhangi bir yetkiliye yükleyecek en küçük imada bulunmuyor.
Depremin yaygınlığına ve hava şartlarına bağlıyor.
Ancak “Geciktik” tesbiti daha o andan itibaren siyasi lügata giriyor.
Siyaset katı ve acımasızdır ve onun lügatında en gerçekçi gerekçe bile başkalarının gözünde bir “Bahane” haline getirilir.
Bunu en iyi bilecek iki kişiden biri de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur.
Nitekim ilk somut işareti Memduh Bayraktaroğlu’nun Youtebe yayınında geldi.
Bayraktaroğlu, “Ben haberci değilim. Sadece gördüğüm duyduğumu aktarıyorum” diyerek ilk füzeyi fırlattı.
Buna göre deprem sabahı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu haberi alır almaz, Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’u aramış ve gerekli bütün hazırlıklar yapılmış, hatta Ordu sahayla inmeye bile başlamıştı.
Ancak daha sonra ordu sahadan çekilmişti.
Tabii bu senaryoda gözler Cumhurbaşkanına çevrilmişti.
Aynı anda şu soru ortaya atılıyordu.
“Bu haberin kaynağı kimdi?”
Gözler İçişleri Bakanı Soylu’nun çevresine çevrilmişti.
Gözler İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun üzerindeyken ondan ilk ses 6 gün sonra geliyor.
Soylu kendince en etkili kanaldan devreye giriyor.
17 Şubat gecesi saat 20.00’de Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölgesi’ne” çıkıyor.
Önce, “O sabah saat 08.15’de deprem bölgesine indik. 9.15’de Gaziantep’teydik” diyor.
Soylu deprem gecesi yaşadıklarını, başına gelenleri tek tek anlatıyor.
97 bin deprem tatbikatı yaptık. 620 bin AFAD gönüllüsü yetiştirdik” diyor.
Soylu her şeyi anlatıyor ama 6 gün önce Bayraktaroğlu’nun sitesinde “Ordunun neden sahaya inmediği” konusundaki söylentilere girmiyor.
Sadece “Jandarma ve Polis koordineli çalıştı” demekle yetiniyor.
“Biz hazırdık” diyor ama o sabahın “48 saat gecikme” konusunda bir şey söylemiyor.
Bu yazılardan sonra en önemli ikinci sinyal Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan geldi.
Akar, yanına komutaları da alarak yaptığı açıklamada askerin geç çıktığı söylentilerinin doğru olmadığını açıkladı.
Ayrıca dakika dakika bir kronoloji verdi.
“Saat 04.50’de İkinci Ordu Komutanımız görevinin başındaydı ve birliklerinden rapor almaya başlamıştı.
Saat 05.55 de afet koordinasyon kurulu kuruldu.
Saat 07.00 iki askeri nakliye uçağı pist başındaydı.”
Akar bu arada önemli bir ayrıntı verdi.
“Saat 05.10’da Cumhurbaşkanını arayarak bilgi verdim ve onayını aldım.”
Hulusi Akar’ın açıklamaları bütün medyanın gündemine giriyor.
Ancak öğleden sonra ilginç bir soru, özellikle internet sitelerinin ve sosyal medyanın gündemine düşüyor.
Ankara’da askeri çevrelerden iyi haber alan ve “Yetkin Rapor” adlı bir bir “Newsletter” yayınlayan Murat Yetkin, basın toplantısından hemen sonra, şu soruyu saatli bomba gibi kulislerin içine bırakıyordu:
“Akar, Erdoğan’dan her il ve ilçedeki askeri birliklerle anında müdahele için izin istedi ama AFAD’ın devreye girmesi için bekleme emri mi aldı?”
Arkasından da şu cümleyi yazıyordu:
“Akar’ın belki de söylemek istediği ama tam olarak söyleyemediği budur…”
Veya Akar’a yakın çevreler, bakanın basın toplantısında söyleyemediği bir şeyi soru formatında bazı gazetecilere mi fısıldıyordu?
Cevabı ne olursa olsun, gazeteciler üzerinden çok çarpıcı ve adı konmamış bir savaş patlıyor izlenimi doğuyordu.