“Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? Ama nasıl yakışmasın! Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören.”
SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN DİYENE
“Bizim Aile”ydi o filmin adı...
Bu ülkenin başına musallat olan “Sen benim kim olduğumu biliyor musun”kibrine, hepimizin ortak isyanını anlatıyordu o cümleler...
Bu ülkenin “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” heybetiyle gezen siyasetçisine, her devirde mahallemize musallat olan zebellaya, canavarlaşmış, gaddarlaşmış güç sahibine, zulmünü silah etmiş zalimine...
İçimizden, ta şuramızdan yükselen bir feryattı...
Biz Yaşar Usta’yı işte, zulme direnen her insanın içindeki o feryadı, en delikanlı, en hüzünlü haliyle söylemesini sevdik.
Dedim ya... “Bizim Aile”ydi o hayat filminin adı...
Abimiz, babamız, kardeşimiz söylüyordu.