Biz Türkler ‘beyaz ayı sendromu’na mı kapıldık
BÜYÜK Rus yazarı Tolstoy bir gün kardeşine şöyle bir şey söylemiş:“Şu köşede ayakta dur ve beyaz ayıyı hiç aklına getirme...”***Kardeşi ayakta durup beyaz ayıyı aklına getirmemek...
BÜYÜK Rus yazarı Tolstoy bir gün kardeşine şöyle bir şey söylemiş:
“Şu köşede ayakta dur ve beyaz ayıyı hiç aklına getirme...”
***
Kardeşi ayakta durup beyaz ayıyı aklına getirmemek için büyük çaba harcamış ama sonunda pes etmiş.
“Yok aklıma getirmeden edemiyorum” demiş.
***
Çok sevdiğim “Psikart” dergisi son sayısını “Obsesyon, saplantı ve takıntı” konusuna ayırmış.
Orada okudum.
***
Klinik psikologlar, “insanın bir türlü denetleyemediği, kendi kendine durmadan ortaya çıkan rahatsız edici saplantılar” için “Beyaz ayı sendromu” kavramını kullanıyormuş...
***
Bundan bir süre önce klinik psikolog bir arkadaşım, benim durumum için “Öğretilmiş çaresizlik” teşhisini koymuştu.
Psikart dergisi de ikinci teşhisi koydu:
“Beyaz ayı sendromu...”
***
Ülkemin haline bakıyorum da...
Nereye baksak aynı şeyi görüyor, nereye gitsek aynı şeyi konuşuyor, ne zaman yalnız başımıza kalsak o aynı şeyi hatırlıyoruz...
***
“Neler oluyor bize, güzel ülkemize neler oluyor...”
Bu soru, “beyaz bir ayı” gibi hiç aklından çıkmıyor...
İSTİKLAL SAVAŞI MI İSTİKRAR SAVAŞI MI
7 Haziran seçiminin sabahında ne denmişti bize...
AKP tek başına iktidar olursa, terör biter, ekonomik sorun, işsizlik biter, dış politika düzelir...
1 Kasım’da milletin yarısı “Peki” dedi ve AKP’yi tek başına iktidar yaptı.
Sonuç ortada...
Terör içeride, dışarıda durmadan vuruyor...
Dış politika malum....
Ve dün dünyanın en önemli reyting kuruluşlarından Fitch de ekonomi notumuzu düşürdü...
Şimdi düşünelim...
Artık gerçek savaşımızın adı nedir?
“Üst akıl”a karşı istiklal savaşı mı...