ŞİMDİ anlatacağım olayın sonunu nereye bağlayacağımı görünce şaşıracaksınız...
Bunu nereye bağladığımı okuyunca şaşıracaksınız
ŞİMDİ anlatacağım olayın sonunu nereye bağlayacağımı görünce şaşıracaksınız... *** 1988 yılının mart ayının ortaları... Ünlü bir Türk gazetecisi...
***
1988 yılının mart ayının ortaları...
Ünlü bir Türk gazetecisi Washington’da Amerikan Dışişleri Bakanlığı binasında bir odaya girer.
Karşısında oturan Amerikalı diplomat ona Türkiye ile ilgili ilginç bir analiz yapmaktadır.
***
Konu aynen şöyledir:
“İran’dakine benzeyen radikal İslam hareketlerinin Türkiye’deki başarı şansı...”
Daha da açıkçası şudur:
“Geçmişte Milli Selamet Partisi’nin, bugün ise Refah’ın çatısı altında örgütlenmiş İslamcıların siyasal geleceği...”
***
İşte o gün ünlü Türk gazetecinin hayatında ilk defa işittiği bir kelimeyi telaffuz eder:
“Takiyye...”
Gerçi bu kelimeyi Özal için söylemiştir ama, asıl göndermesi siyasal İslam’adır.
***
Ünlü gazeteci “Takiyye nedir” diye sorunca, eline kalemi alır ve kelimeyi yazar, devam eder:
“Takiyye sözcüğünün aslı Arapçadır. Farsçada da kullanılır, Osmanlıcada da... Gerçek anlamı dinsel içeriklidir. Zarar gelmesin diye gerçek inancın, görüşün karşısındakinden gizlenmesidir.”
***
O gün ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki odaya giren gazeteci Hasan Cemal’dir.
Yanında da rahmetli Ufuk Güldemir vardır.
Ona bunları anlatan kişi ise Yahudi asıllı Amerikalı Harold Rhode’dur...
***
Hasan Cemal’in 1989 yılında yayınlanan “Özal Hikâyesi” kitabı bu olayla başlar.
Türkiye “takiyye” kelimesi ile Hasan Cemal’in bu kitabı sayesinde tanıştı.