Kapkaranlık dünya: Bir 'kör' bir 'körle' nasıl dalga geçer

“Kör” kelimesini anında aklımdan uzaklaştırmaya çalışıyorum. Çünkü göremeyen bir insana “Kör” denmeyen bir yere gidiyorum. Bu yazının ilk başlığı, “Aniden kör...

“Kör” kelimesini anında aklımdan uzaklaştırmaya çalışıyorum.

Çünkü göremeyen bir insana “Kör” denmeyen bir yere gidiyorum.

Bu yazının ilk başlığı, “Aniden kör oldum, bakın neler yaşadım” olacaktı.

Ama yaşayacağım deneyi size onların kendi aralarındaki şakaları başlığa alarak yazmayı tercih ettim.

Neden biliyor musunuz...

Çünkü o gün olağanüstü sempatik ve kompleksiz insanlarla tanıştım.

Onlar görme ve işitme engelli insanlar.

Onların dünyaya bakışındaki bu umudu ve hâlâ korudukları mizah duygusunu size aktarmaya çalıştım.

*

Yürüyen merdiven bitip sağ tarafa dönünce, duvarları sarıya boyanmış geniş bir mekâna geliyorum.

Burası, son yıllarda çok kişiden duyduğum bir sivil toplum hareketinin yeraltı hücresi gibi bir yer.

*

“Karanlıkta Diyalog” isimli bir dünyaya gidiyorum.

Aklıma tekrar Saramago’nun romanı geliyor.

Bir ülkede insanlar aniden körleşmeye başlıyor...

Bir anda herkes görme yeteneğini kaybediyor..

Birazdan ben de böyle bir dünyaya gireceğim. Ben de bir saatliğine görme engelli olacağım.

Kapkaranlık bir dünya ve ben bu dünyada bir saat boyunca yaşamaya, ayakta kalmaya çalışacağım.

*

Burası “Karanlıkta Diyalog Müzesi”...

Müzeden çok bir deneyim merkezi.

Bir bölümü çok büyük karanlık bir mekân...

Size yol gösterecek en küçük bir ışık noktası bile yok.

Bir anda körleşiyorsunuz...
Ya da buranın diliyle görme engelli oluyorsunuz.

*

Bir sivil toplum örgütü bunu yapan. Başında kendini bu işe vakfetmiş müthiş bir genç adam var. Adı Hakan Elbir.

Bu yeri onlara İstanbul Belediyesi tahsis etmiş.

Turkcell sponsorluk yapıyor.

*

Toplumun gören ve işiten insanlarına, görmemenin ve işitmemenin, konuşamamanın ne olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Onları bir saat boyunca körleştirerek ve sağırlaştırarak, dilsizleştirerek.

ANİDEN KÖR OLDUM VE  BAKIN NELER YAŞADIM

- Geçen hafta hayatımın en ilginç iki saatini yaşadım. Aniden kör, sağır ve dilsiz oldum. O dünyaya girdim. Neler yaşadığımı sizinle paylaşmak istiyorum.

Görme engelli insanlar rüya görür mü? Nasıl bir rüyadır bu.

Görmeyen insan en çok nerede zorluk çeker? Otobüste mi, vapurda mı.

Görmeyen insanlar birbirleriyle nasıl dalga geçer? Ne derler.

‘Kör’ bir psikiyatrınız olsun ister misiniz.

Doğuştan görme engellilerin hayatı mı daha zordur, sonradan olanların mı.

İşitme engelliler kaç kelimeyle konuşur? Bir dilsiz ‘Uy sevdiğum’ diyebilir mi.

BİR GÖRME ENGELLİ İLE BARDA İÇMEK

ÖNCE “Karanlıklar ülkesi”ne giriyoruz.

Yarın da sessiz dünyaya dalacağız.

Altı kişiyiz. Telefonlarımızı dışarıda bir dolaba bırakıyoruz. Kapıda elimize birer beyaz baston veriliyor. Birbirimize tutunarak karanlığa değil, kapkaranlığa dalıyoruz.

İçeriden bir ses geliyor...

“Ben Sönmez Naçar. Birazdan İstanbul’u gezeceğiz. Sizi sokağa çıkaracağım, parklara götüreceğim. Taksimden Tünel’e ineceğiz. Manava uğrayacağız. Sonra vapurla karşıya geçeceğiz...”

Duruyor ve gülerek tamamlıyor:

“Sonunda bir bara oturup birer içki içeceğiz...

Ama alkolsüz olacak...”

Bizi gezdirecek olan görme engelli rehberimizi görmeden önce sesiyle tanışıyoruz.

İLK İZLENİM: MÜTHİŞ BİR BOŞLUK ÇEVRENİZ DÜŞMAN

- KARANLIKTA yolculuğumuz böyle başlıyor.

Sağ elimizde birer beyaz baston var. İlk öğrendiğimiz şey şu.

Görmeyen bir insan için baston, dünyanın en önemli şeylerinden biri.

İki... Bastonu kullanmak sanıldığı kadar kolay bir şey değil... Bastonun bir dili var ve onu öğrenmeniz lazım.

Üçüncü ders ise şu.

Dokunacağınız ve güvenebileceğiniz bir şey...

Dokunmak yetmiyor, ne olduğunu da anlamaya çalışmanız lazım...

Duvarı tutarak ilerliyoruz... Burası
sokak...

DUVARLAR DOST, AMA EN DOST GÜVENİLİR BİR SES

BAZEN duvar bitiyor ve bir anda boşlukta kalıyorsunuz.

İşte öyle her an rehberimizin kendinden emin sesini duyuyoruz.

En önde ben yürüdüğüm için bana sesleniyor:

“Ertuğrul Bey, sesime doğru yürüyün ve korkmayın...”

O an anlıyorsunuz.

Karanlık dünyada en güven verici şey, dost ve kendinden emin bir ses...

Burası onun dünyası ve onun rehberliğine güveniyoruz.

HANGİSİ DAHA ZOR DOĞUŞTAN KÖRLÜK MÜ SONRADAN OLMA MI

REHBERİMİZ bizi şehirde dolaştırırken aklımdaki bu soruyu soruyorum.

Kendisi görme kabiliyetini sonradan kaybeden bir insan.

Genellikle onun gibiler için hayat daha zormuş.

Sonradan görme veya işitme yetisini kaybetmiş kişilerin psikolojik açıdan duruma adapte olabilmesi, bağımsızlığını kazanması ya da işaret dili öğrenmesi -kişiden kişiye değişmekle birlikte- zaman alabiliyormuş.

GÖRMEYEN İNSAN TATMADAN MEYVELERİ AYIRABİLİR Mİ

KARANLIKTA yürüyüşümüzde parka giriyoruz. Kenardaki bir çite tutunarak yürüyoruz. Etraftan çocuk ve kadın sesleri geliyor.

Biraz sonra manava ulaşıyoruz.

Tezgâhtaki meyve ve sebzelere dokunup ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz.

En bildik meyvelerin adını koymak bile meğer ne zormuş.

GÖREN İNSAN NE KADAR ZAMANDA KARANLIĞI ÖĞRENİR

GAYRETTEPE’deki bu alandaki deneyim süresi (60 dk) yeterli oluyor.

İşitme engelli ile anlaşabilmek için temel işaret dili öğrenmek gerekir ki bunun eğitim süresi minimum
72 saatmiş.

GÖRMEYEN BİRİNİ KARŞIDAN KARŞIYA NASIL GEÇİRİRSİNİZ

SIRA Taksim’in kopyası bir yerde yolu karşıdan karşıya geçmeye geliyor.

Görmeyen bir insandan ilk dersimizi burada alıyoruz.

Yolda görmeyen bir insana yardım edip onu karşıya geçirmek istiyorsanız ilk aklınıza gelen şey, onun koluna girip yardım etmek.

Oysa bu yapmamanız gereken şey.

Hayır... O sizin kolunuza girecek, siz biraz önde yürüyecek ve onu yönlendireceksiniz.

GÖREMEYEN İNSANLAR HANGİ RÜYALARI GÖRÜRLER

MERAK ettiğim bir soru daha var.

Görmeyen insanlar rüya görür mü?

Doğuştan görme engeli olan insanlar rüya görmüyormuş. Çünkü hafızalarında şekillere, biçimlere ve görsel şeylere ait bir kayıt yok.

Buna karşılık “sesli rüya” görüyorlarmış. Daha doğrusu seslerden oluşan dinleyebildikleri bir tür rüyaları var.

GİTTİĞİNİZ PSİKİYATR GÖRME ENGELLİ BİRİ OLSUN İSTER MİSİNİZ

BİR soru da, bu merkezin başkanı Hakan’a:

Görme engelli insanlar hangi meslekleri
daha iyi yapabiliyorlar.

Tabii ki şoför olamıyor. Ama yapabildikleri ve çok başarılı oldukları bir meslek var.

Psikiyatrlık...

Göremeyip, sadece dinleme ve dokunma duygusu belki de onlara bu kabiliyeti veriyor.

Düşündüm... Acaba görme engelli bir psikiyatra açılmak daha kolay bir şey olabilir mi...

Görme engelliler ayrıca edebiyat, öğretmenlik, teknoloji dallarında da başarılı oluyorlar.

GÖRMEYEN ARKADAŞINLA NASIL DALGA GEÇERSİN

BİZ karanlıkla cebelleşirken rehberimiz rahat. Bize can simidi gibi gelen güven verici sesiyle konuşuyor. Bir yandan da sanki dalga geçme sırası ondaymış gibi bizim şaşkınlığımızla dalga geçiyor.

“Görme engelli arkadaşlarınızla da birbirinizle böyle dalga geçer misiniz” diye soruyorum.

Geçerlermiş. Mesela birbirlerine çarptıklarında “Kör müsün kardeşim” diye gırgır geçerlermiş. Birisi onlara seslendiğinde sesinden kim olduğunu anlamışsa “Ooo kimleri göremiyorum” diyerek gülerlermiş.

Bazen de durup dururken Yeşilçam filmlerindeki karakterleri taklit ederek “Aman tanrım kör oldum” diyerek gülerlermiş.

Bir insanın en zor durumlarda bile mizah duygusunu kaybetmemesi, hoşgörüsünü koruması ne kadar güzel bir şey.

Bunu o karanlıkta bile kaybolmayan mizah duygusunda daha iyi anladım.

 

EN ZORLANDIĞIM ŞEY VAPURA BİNMEK OLDU

 

TAKSİM’den fünikülerle Kabataş’a geldik ve oradan vapura bineceğiz...

Vapura harika bir simülasyon yapmışlar.

Binerken geçtiğiniz iskele tahtasının gıcırdamasından, vapurun dalganın etkisiyle sallanmasına kadar her şey var.

Rehberimiz “Alt kata ineceğiz” deyince otomatik refleksim şu oluyor.

Gözümün önünde bir teknenin alt katına iniş canlanıyor ve çarparım korkusuyla başımı eğiyorum.

Rehberim, “Merak etmeyin tavan yüksek” demesine rağmen, inip bir banka oturuncaya kadar başım hep eğik kalıyor.

Görme kabiliyetini sonradan kaybetmenin zorluğunu orada anlıyorum.

Görmesek de hafızamızdaki görüntüler bizi etkiliyor.

Rehberimin güven verici sesi bile etkili olmuyor.

YARIN

SESSİZ DÜNYA

Bir ‘dilsiz’, ‘Laz’ şivesiyle konuşabilir mi

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ankara'ya 'FETÖ'nün cesedi getiriliyor mu' diye sordum 05 Haziran 2024 | 8.683 Okunma Cumhuriyet gazetesinin 100. yıl davetiyesi kimler çağrılmadı? Ertuğrul Özkök yazdı 03 Mayıs 2024 | 2.592 Okunma İlk milli muharip uçağımız KAAN’ın arkasındaki hazin hikaye 02 Mart 2024 | 2.883 Okunma Cem Yılmaz: Artık samimi olun; sizce kahraman mıyım, dayaklık mıyım? 21 Kasım 2023 | 317 Okunma Dün yapay zekâya “Bana Fatih Altaylı gibi cesur bir muhalif yazı yaz" dedim, işte yazısı 12 Kasım 2023 | 1.600 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar