La vie en noir
DAHA 3 hafta önce o şehrin sokaklarında Tansu'yla el ele dolaşmış, evlilik yıldönümümüzü kutlamıştık. Orası 20’li yaşlarımızda bize kapılarını ve kollarını açan...
DAHA 3 hafta önce o şehrin sokaklarında Tansu'yla el ele dolaşmış, evlilik yıldönümümüzü kutlamıştık.
Orası 20’li yaşlarımızda bize kapılarını ve kollarını açan şehirdi.
* * *
“Özgürlük”ün gerçek manasını o şehirde, havayı gökyüzü gibi içimize çekerek öğrenmiştik.
Bizi felsefeyle tanıştıran şehirdi orası.
* * *
Önceki gece haberler gelmeye başladığı zaman gözlerimi kapattım, kulaklarımı kapattım, ağzımı sımsıkı kapattım.
Utancımdan üç maymunu oynamak istedim.
* * *
Bir 21’inci yüzyıl riyasına ortak olmanın utancını.
Müslüman olup da İslam adına çoluk çocuk, hamile kadın demeden insafsızca katleden, insanların kafasını kesmeyi dünyanın en iğrenç reality şovuna çevirecek kadar gaddarlaşmış bir vahşete karşı sesimizi yükseltemediğimiz, korktuğumuz, pıstığımız için üç maymunu oynamak istedim.
* * *
Bir Müslüman olarak, “Kardeşim, yeter artık” diye ayağa kalkamayacak kadar acizleşmemize isyan edecek bile mecalim yoktu, ondan üç maymunu oynamak istedim.
* * *
Edith Piaf’ın, “La vie en rose”u dünyanın en güzel aşk şarkısıdır.
“Sevgilim beni kollarına alınca, hayatı tozpembe görüyorum” diyen bir şarkıdır bu.
* * *
Bugün bütün Fransa yasta.
“La vie en noir” şarkısını söylüyor. Yani matem siyahının şarkısını.
O harikulade şarkının “La vie en noir” versiyonu hiçbir zaman yazılmasın, hayat devam etsin, inadına devam etsin demek, kollarını, hayatımın en güzel yıllarına açan bu insanlarla aynı matemi tutmak için o şehre gidiyorum.