Barıştan kaçış

İspanya’da Bask meselesini bitiren anlaşma yapıldıktan sonra şiddet yirmi küsur yıl daha devam etmişti. İrlanda’da bu süre daha kısa oldu ama yine de on yılı aştı. Düşünün ki bunlar...

İspanya’da Bask meselesini bitiren anlaşma yapıldıktan sonra şiddet yirmi küsur yıl daha devam etmişti. İrlanda’da bu süre daha kısa oldu ama yine de on yılı aştı. Düşünün ki bunlar sosyoekonomik açıdan göreceli olarak bizden epeyce ‘ilerde’ Batı toplumları. Çevrelerinde Orta Doğu değil Avrupa var… Yine de şiddetin devam edebilmesinin en az üç nedeni olduğunu söylemek mümkün ve bunları aklın kenarında tutmak şu anki ‘yeniden çatışma’ atmosferini belki anlaşılır kılabilir.  

İlk neden şiddet örgütlerinin birer sosyolojik ve ideolojik özne olmanın ötesinde, kendini yeniden üreten bir kurumsallaşma yaratmaları. Gerçekliği kendi eylemlilikleri bağlamında tanımlayan, gündelik hayatın işlevini bu misyon etrafında kurgulayan bir insan grubundan söz ediyoruz. Şiddetin zaman zaman kesintiye uğraması bu bakışı ortadan kaldırmıyor. Aksine her barış dönemi, onu da kuşatan daha geniş bir çatışma sürecinin ‘içinde’ anlam kazanıyor. Dolayısıyla bu algıda çatışma bir ‘doğal durum’. Barış ise insanı boşlukta bırakan, misyonundan sıyıran bir tanımsızlık hali. O nedenle barış dönemleri şiddet eylemcileri için yadırganan bir durum ve içlerinden bir bölümünü tatmin etmeyeceği açık. Bu ise ilk fırsatta ve her fırsatta çatışmaya dönme istekliliğini besliyor. 
İkinci neden zihniyetle ilgili ve her iki tarafı da aynı şekilde etkiliyor. Çatışma ortamları kaçınılmaz olarak çatışan tarafların otoriter zihniyete doğru kaymalarını, yaşanan pratiğin soruna ilişkin tutumu belirler hale gelmesini ifade eder. Bu yaklaşımın uzantısı olarak barış anlaşmaları ne kadar ilkesel temelde övülse de, arka planda her iki taraf için de bir ‘taviz’ nüansı taşır. Çünkü çatışma süreci içerisinde maksimalist hedefler konmuştur ve ‘barış’ bu hedeflerden vazgeçilmesini gerektirir. Barış bir tür başarı olarak lanse edilirken, taraflar kendi içlerinde başarısızlık duygusu yaşarlar. Otoriter zihniyette barış hiçbir zaman bir hedef değil, ancak razı olunan bir kişiliksizlik vasfıdır. Bu duygu ‘barıştan kaçış’ eğilimini güçlü tutar. Bir gün gelecek bu barış ‘daha iyi bir barışın’ önünü açacaktır ve o ‘daha iyi barış’ bizleri hedefimize daha yaklaştıracaktır… Bu ruh halinin karşılıklı olması çatışmayı davet eder.     

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Şu malum ‘bilge kral’ meselesi 24 Haziran 2018 | 5.336 Okunma Yeni bir nefes için… 22 Haziran 2018 | 2.665 Okunma Halledilemeyen bir travma olarak... 21 Haziran 2018 | 1.456 Okunma Büyüme fetişi 19 Haziran 2018 | 1.287 Okunma Dönüşü gözükmeyen yolda… 17 Haziran 2018 | 6.192 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar