Cerablus’tan Antep’e… Güvenli bölge
Türkiye nihayet Suriye’de ‘kişiliğini’ buldu. Hedefleri doğrultusunda, ahlaki konumundan taviz vermeden prestijli bir operasyon gerçekleştirdi. Yapılan iş göründüğünden daha değerli. Çünkü...
Türkiye nihayet Suriye’de ‘kişiliğini’ buldu. Hedefleri doğrultusunda, ahlaki konumundan taviz vermeden prestijli bir operasyon gerçekleştirdi. Yapılan iş göründüğünden daha değerli. Çünkü operasyonun teknik başarısının ötesinde siyasi risk hesapları doğru yapılmıştı ve geleceğe yönelik kalıcı bir ‘oyunculuk’ fırsatı yarattı.
Biden’ın aynı güne rastlayan seyahati ve sonrasında açıklanan resmi ABD pozisyonu, Türkiye’nin sanıldığı ve bazılarının umutsuzca arzuladığı gibi yalnız olmadığını, dahası ABD endeksli Batı koalisyonunun asli bir parçası olduğunu teyit etti. Bu gelişmeler Türkiye’nin İsrail ve Rusya ile yeniden işbirliği kapılarını açtığı zamana rastladı. İran’ın yakınlaşmaya çalıştığı, Esad’ın PYD güçlerini bombaladığı bir haftanın ardından geldi…
Görünen o ki dış politikada ilkesel ve kimliksel katılığın birbirini beslemesi halinde, Türkiye gibi ülkelerin bir anda bizzat kendi eliyle oyun dışı kalması çok kolaymış. Son dönemde Türkiye’yi kimse pasifize etmedi… Kimse kategorik olarak bize karşı değildi. Biz de diğer aktörleri anlamıyor, potansiyelimizi fark edemiyor ve oyunun kurallarına uygun tutum alamıyorduk. Rus uçağının düşürülmesine veya ABD’nin ‘fazla’ PYD’li olmasına kadar giden tahrikler aslında bizim kendi işimizi doğru yapmamamızla da ilgiliydi.
***
Şimdi görüyoruz ki dış politikada ‘işini iyi yapmak’ siyasi denklemin güçlü