Ekonomide seçim ‘istikrarı’
Hükümetin kişisel gözlemlere verilen anlamla ekonomi politikası oluşturmasının bedelini, döviz ve faiz seviyesindeki düzenli artışla ödüyoruz. İktidar çevresinde kimse yanlışa itiraz etmiyor ya da...
Hükümetin kişisel gözlemlere verilen anlamla ekonomi politikası oluşturmasının bedelini, döviz ve faiz seviyesindeki düzenli artışla ödüyoruz. İktidar çevresinde kimse yanlışa itiraz etmiyor ya da edemiyor… Seçimlerin rahat kazanılamayacağı anlaşılınca atılan popülist adımlar ise, artık kısa vadede bir geri dönüşü olanaksız kılıyor. Çünkü makro dengeyi yeniden sağlamak için faizi radikal bir biçimde artırmaktan başka yol kalmadı. Bugün Merkez Bankası ‘pencere’ faizi 13,50 ama bir yıllık tahvillerin faizi 17,50… Yani bankalar Merkez’den alıp tahvile yatırdıklarında havadan yüzde 4 kazanabilirler. Ama yine de tahvillere talep düşük, çünkü herkes faizlerin daha da artacağı beklentisi içinde. Haksız değiller… Çünkü hükümetin sürdürdüğü ekonomi anlayışının tek garantili sonucu daha yüksek faiz ve döviz. . . Öte yandan rasyonel bir politikaya kısa vadede dönüş zor çünkü bir taraftan kamu bankalarına emlak alımlarında yüzde 13 ile kredi verdirtirken, Merkez Bankası faizini 18’lere çekemezsiniz. Aksi halde o bankalara bir yandan büyük bir görev zararı yazdırır, diğer yandan da onları yurt dışında fahiş faiz oranlarına mahkum edersiniz.