Erdoğan'ın yeni hedefi bu mu?

Olağanüstü kongreler AK Parti’de önce Davutoğlu’nu, ardından da Yıldırım’ı genel başkan yaptı. Yıldırım 2014’te de en önemli adaydı ama Erdoğan tarafından tercih edilmedi. Ya da o...

Olağanüstü kongreler AK Parti’de önce Davutoğlu’nu, ardından da Yıldırım’ı genel başkan yaptı. Yıldırım 2014’te de en önemli adaydı ama Erdoğan tarafından tercih edilmedi. Ya da o dönem Davutoğlu’nun tercih edilmesi için bazı nedenler vardı. Bu nedenlerden olası birini dün ele aldık. Belki de Yıldırım’ın parti tabanında ve bürokrasideki etkinliğine karşı, Davutoğlu’nun ‘steril’ konumu, Erdoğan açısından bir yönetim avantajı olarak algılanmıştı. Davutoğlu ile yüründüğünde, orta vadede eski kadroların siyasi beklentileri tümüyle bitecek, lider partiyi zihnindeki modele göre istediği gibi kurgulayabilecekti. Kısacası Davutoğlu, Erdoğan’a meşru bir ‘eliminasyon’ fırsatı vermekteydi… Ne var ki bu ‘etkili başbakan/etkisiz genel başkan’ beklentisinin pek de gerçekçi olmadığı kısa zamanda ortaya çıktı…

***

Ancak deşilmesi gereken bir soru daha var: Belki de Erdoğan için Davutoğlu tercihi sadece bir yönetimsel kolaylık nedeniyle değil, Türkiye’ye ilişkin hedefler açısından da anlamlı idi . Nitekim 2014’teki muhtemel genel başkanlar listesi epeyce uzundu. Yani Yıldırım ile Davutoğlu arasında ‘bürokratik’ karakterde başka isimler de vardı. Acaba Erdoğan söz konusu isimleri değil de, niçin Davutoğlu’nu istedi?

Bu sorunun cevabını ancak doğrudan Davutoğlu’nun farklılığı ve yetenekleri üzerinden araştırabiliriz. Demek ki bu kişinin diğer adaylarla mukayese edildiğinde, diğerlerinin eksik kalacağı bir özelliği vardı ve bu özellik Erdoğan tarafından anlamlı bulunmuştu. Söz konusu özelliği kısaca ‘yeniden inşa kapasitesi’ olarak tanımlayabiliriz. AK Parti’nin ilk 12 yılı yerleşik sistemi yıpratma, eski yapılanmaya nüfuz ederek orada söz sahibi olma arayışı ile geçmişti. Ne var ki bu süreçte Türkiye hak ve özgürlükler alanında ilerlemekle birlikte, ‘demokrasi öncesi’ bir konumu aşamamıştı. Eski kurumsal yapının direnmesi AK Parti’yi bir ‘mücadele’ stratejisine sevk etmiş, ancak sonuçta yargıdan yasamaya ve oradan tüm üst kurul mekanizmasına, neredeyse bütün kurumlar az veya çok yozlaşmış ve gerçek işlevlerini yerine getirme açısından neredeyse çökmüştü. Hakkaniyetin anlamlı bir değer olmaktan çıktığı, usulün itibarsızlaştırıldığı bir noktaya gelinmişti. AK Parti’nin uzun vadede ülkeyi yönetebilmesi sadece seçim kazanarak olacak gibi gözükmüyordu. ‘Yıkımı’ başarıyla yapan partinin şimdi ‘inşaya’ geçmesi gerekmekteydi ve bunu kişiliği ve vizyonu ile taşıyabilecek bir başbakana gerek vardı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Şu malum ‘bilge kral’ meselesi 24 Haziran 2018 | 5.336 Okunma Yeni bir nefes için… 22 Haziran 2018 | 2.665 Okunma Halledilemeyen bir travma olarak... 21 Haziran 2018 | 1.456 Okunma Büyüme fetişi 19 Haziran 2018 | 1.287 Okunma Dönüşü gözükmeyen yolda… 17 Haziran 2018 | 6.192 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar