Hangi faiz lobisi?
İç ve dış düşman söylemi psikolojik nedenlerin ötesinde ideolojik yaklaşımın uzantısı. Ulusal kimliğin yeterince olgunlaşmamış, kişiliğimizin de yeterince özgüven kazanmamış...
İç ve dış düşman söylemi psikolojik nedenlerin ötesinde ideolojik yaklaşımın uzantısı. Ulusal kimliğin yeterince olgunlaşmamış, kişiliğimizin de yeterince özgüven kazanmamış olmasıyla ilintili. Nitekim hemen her başarısızlığımızı dönüp son kertede ‘başa çıkılamayan’ birtakım düşmanlara bağlıyoruz. Bunları şeytanlaştırmaya tabi tutuyor ve buradan kendimizi rahatlatan bir dogma üretiyoruz.
‘Faiz lobisi’ denen şey de aynen böyle… Birtakım grupların yüksek faizden kazanmak üzere başarılı manipülasyon yapmasına sık rastlanmıyor. Ama birtakım grupların çeşitli yolsuzluk ve imtiyaz kanalları açmaları sonucunda faizin yükseldiği sıkça gözlemlenebiliyor. Öte yandan eğer bankalar ‘fahiş’ denebilecek bir kar marjıyla kredi faizi saptarsa tabi ki karşı çıkılmalı. Ama bu durumda da ‘suçu’ faizde değil, oligopol rantında aramak gerekir.
***
Meselenin esasına dönersek, öncelikle bankalar için faizin seviyesi değil, parayı satın alırken ve satarken oluşan ‘faiz farkı’ önemli. Dolayısıyla ilk soru şu: Acaba bankalar düşük faiz seviyesinde mi yoksa yüksek faiz seviyesinde mi daha çok kar elde edebilirler? Detaylı analizi uzmanlara bırakalım… Ancak büyümeye hevesli ve kredi talep esnekliği yüksek olan bir ekonomide, düşük faiz seviyesinde bankaların reel marjinal karının daha büyük olması şaşırtıcı olmaz. Düşük faiz seviyesinde talep göreceli olarak yükselir, piyasa genişler, daha çok müşteriye hizmet edilir ve hizmet kazancı da artar. Buna karşılık yüksek faiz seviyesinde genelde talep düşer, piyasa daralır ve hizmet geliri azalır. Dolayısıyla bankaların işine gelen durum yüksek değil, düşük faizdir...