İdam çağrısının hikmeti
İdam meselesi Türkiye siyasetinin en dramatik ama aynı zamanda ironik konularından biri. Her şeyden önce Menderes ve arkadaşlarının asılması, sonrasında bu cezanın sağ ve soldan birçok eli silahlı veya masum gence...
İdam meselesi Türkiye siyasetinin en dramatik ama aynı zamanda ironik konularından biri. Her şeyden önce Menderes ve arkadaşlarının asılması, sonrasında bu cezanın sağ ve soldan birçok eli silahlı veya masum gence uygulanması nedeniyle. İsteyen İstiklal Mahkemeleri’ne geri giderek ideolojik bağlantıyı da kurabilir. Burada vicdani ibre açıkça idamın yasaklanmasından yana… Öte yandan ‘insan hayatının kamu otoritesince sönümlendirilmesinin’ meşru olup olmadığı, ya da bu kararın kime ait olması gerektiği İslam hukuk ve geleneği açısından da kritik bir soru. Burada ise idam cezasının suçun gerektirdiği durumlarda ve mağdurların talebi karşısında kullanılmasından yana bir eğilimden söz edilebilir. İşin dramatik kısmı bu…
***
İronik tarafı ise söz konusu ilkesel kaygıların epeyce dışında, siyasi pragmatizmin uzantısı. Bu ülkede geçmişte idamı uygulayanlar hemen her zaman askeri otorite ya da askeri vesayetin uzantısı hükümetler olduğu için, ‘sivil’ bir siyasetin kategorik olarak idama karşı olması beklenir. Ancak hiçbir zaman böylesine güçlü bir idam karşıtlığı yaşanmadı. Kim kendisini devlete yakın hissettiyse idamı savundu. Yakın geçmişte bu tezin doğal şampiyonu Bahçeli idi… AK Parti ise sivilliğin taşıyıcısı olarak AB reformlarına giriştiği dönemde idama karşı pozisyonun taşıyıcısı ve savunucusuydu.
Bu kısa betimleme bize idam meselesinin iki referans arasında salındığını ve değişen koşullarda farklı siyasi işlevler üstlenebildiğini gösteriyor. Söz konusu iki güç AB ile devlet. Eğer bir siyasi aktör AB’nin yanında durmayı menfaatine uygun buluyorsa idama karşı olabiliyor, ama aynı aktör çıkarını devletten yana gördüğünde bir anda idam savunucusuna dönüşebiliyor. Bugün Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin geldiği nokta da bu.
Geçmişte nasıl Bahçeli, Öcalan’ın iadesinde idam edilmemesini içine sindirebilmişse, bugün de Erdoğan idam konusunun ilkesel bir tutum olmayıp cari popülizmin aracı olabilmesini yadırgamıyor. Ancak bu hızlı geçişlerin kamusal algıda nasıl değerlendirileceği sorusu var… Dolayısıyla idam denkleminin iki