Korku siyasetinin ötesi
On üç yıllık iktidarının ve ideolojik ayrışmanın açığa çıkması sonucunda AKP Türkiye siyasetinin ana meselesi haline geldi. Söz konusu ideolojik ayrışma Cumhuriyet’in başından beri...
On üç yıllık iktidarının ve ideolojik ayrışmanın açığa çıkması sonucunda AKP Türkiye siyasetinin ana meselesi haline geldi. Söz konusu ideolojik ayrışma Cumhuriyet’in başından beri geçerliydi ama rejim iki kesim arasında maddi manevi bir hiyerarşi oluşturmuş, siyaseten zayıf olanı duruma razı hale getirmişti. AKP dönemi kabaca genellendiğinde ‘laik’ ve ‘İslami’ kesimleri eş düzeyli kıldı. Aynı süreç içerisinde ekonomi gelişti, devlet bütçesi sağlığına kavuştu ve toplumsal refah hem yükseldi hem de yaygınlaştı. Yine aynı süre içinde Kemalizmin otoriter zemini çatladı. Askeri vesayet yapısal olarak geriletilirken, yargı ideolojik bir taraf olmaktan çıkarıldı. Bu minvalde Kürt meselesinin çözümüne yönelik hamleler yapıldı, Gayrımüslimlerin sorunlarının giderilmesine ilişkin belirgin ilerlemeler kaydedildi. Ama en kritik değişim doğrudan İslami kesim içinde ve çeperinde yaşandı. Hükümetlerin yaptıklarını özümseyen ve hatta yeterli bulmayan yeni bir dindar kuşağı ortaya çıktı. Post modern küresel ortamın da çekiciliği altında bu yeni kuşaklar hem sosyolojik hem ideolojik açıdan bir melezleşmeye doğru yöneldi. Sonuç evrensel normlarla yerliliği birleştiren, özgüvenini yeniden kazanan kitleler, yüzde kırkları geçen bir orta sınıf ve yüzde ellilere yakın oy alabilen bir ‘İslami’ partiydi…
* * *
Ne var ki böylesine hızlı bir değişime her iki taraf da hazır değildi. AKP iktidarları hemen her alanda tecrübesizliğin, korkuların ve ufuk darlığının getirdiği sayısız hatalar yaptı. Kendisini yenik hissedenlerin kategorik duygu paylaşımını yansıtan muhalefet ise, hırçınlaştı, akli ve ahlaki melekelerinden feragat etti ve AKP karşıtlığı üzerinden giderek sağlıksızlaşan bir kimlik duruşuna hapsoldu.