Seviye meselesi ve 'İslam Türk' sentezi
İki yıl önce yerli ve milli kavramlarını kullanan iki yazı yazmıştım. Yerliliğin bu coğrafyada çoğulculuğu ima ettiği vurgulanıyor, kalıcı ve sahici bir milliliğin ancak bu türden bir yerlilik...
İki yıl önce yerli ve milli kavramlarını kullanan iki yazı yazmıştım. Yerliliğin bu coğrafyada çoğulculuğu ima ettiği vurgulanıyor, kalıcı ve sahici bir milliliğin ancak bu türden bir yerlilik üzerinde inşa edilebileceği anlatılıyordu. O günlerde yakın bir arkadaşım bu yazıların tehlikeli olduğu, çünkü AK Partililerin bir bölümünün bunu yanlış anlamaya fazla teşne olabilecekleri uyarısını yapmıştı. Haklı çıktı… Yüzeysellik maalesef ideolojiye bağlı değil. Kendi ideolojinizi diğerlerinden daha üstün görseniz ve bu tespitte bazı haklılıklar olsa bile, sırf ‘daha iyi’ bir ideolojiyi savunuyorsunuz diye yüzeysel olmaktan çıkmıyorsunuz. İnsanları ve fikirleri incelerken eğer elimizde değerler üzerinden ‘yatay’ bir eksen varsa, aynı şekilde seviye, kalite ve derinlik üzerinden giden de bir ‘dikey’ eksen var. AK Parti söz konusu ‘dikey’ eksenle pek ilgilenmedi ve giderek ‘kıymetlilik’ kavramı ile bağını kopardı. Medyanın geldiği nokta daha başka bir delil gösterilmesini gerektirmiyor… *** Dolayısıyla AK Partililerin dilinden düşmeyen ‘yerli ve milli’ lafı da bugün tümüyle içeriksiz konumuyla, salt siyasi bağlamdaki popülist ve manipülatif işlevi ile anlam kazanıyor. ‘Yerli’ kavramı çoğulculuk ve insani zenginlik ima etmek bir yana, ‘ben yerliyim, diğerleri değil’ anlamında kullanılıyor. Bunun üzerine oturtulunca en kaba milliyetçi dürtüler de ‘ben milliyim, diğerleri değil’ önermesinin malzemesine dönüşüyor. Bütün farklılıkların ‘gayrı’ yerli ve ‘gayrı’ milli kılınması sayesinde sadece ben/biz meşru hale geliriz hesabı yapılıyor.