Tek tip elbise
Öncesinde herhangi bir talep veya tartışma yokken, Erdoğan’ın bir sözüyle gündeme gelerek yasalaşan değişikliklere bazı hükümlü ve tutukluların kıyafetleri de eklendi. Son KHK’nın bir maddesi...
Öncesinde herhangi bir talep veya tartışma yokken, Erdoğan’ın bir sözüyle gündeme gelerek yasalaşan değişikliklere bazı hükümlü ve tutukluların kıyafetleri de eklendi. Son KHK’nın bir maddesi ‘Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a bir ekleme yaparak Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanlara, duruşmaya sevk nedeniyle ceza infaz kurumu dışına çıkarılmaları halinde, kurumun onlara vereceği giysileri giyme zorunluluğu getirildi. *** Fikir ilk ortaya atıldığında muhafazakar kesimden birçok kişi bunun doğru bir adım olmayacağına, Türkiye’yi pek de makbul olmayan ülkeler sınıfına iteceğini öne sürmüştü. Akla ilk gelen örnek bazı diktatörlüklerdekiler dışında ABD’nin Guantanamo pratiğiydi. Yığınla insanın, kimin suçlu kimin masum olduğu anlaşılmadan, hatta buna itina gösterilmeden enterne edildiği, işkence altında tutulduğu ve insanlık düzeyini hayli düşüren uygulamaların toplumsal görünürlüğünün engellendiği bir pratik… ABD devleti bu kişilerin toptan ‘terörist’ olduğu izlenimini yaratarak söz konusu tasarrufu meşrulaştırmaya çalışmış ve bu bağlamda kıyafeti sembolik bir aşağılama aracı olarak kullanmıştı. Öyle ki Guantanamo’da tutulmakta olanların giydiği turuncu kıyafetler insanların gözünde onları giderek kendiliğinden ‘terörist’ kılmaya başladı. Medya ve istihbarat teşkilatının ürettiği yarı doğru veya yalan dedikodu haberciliği ile ayarlı dozda desteklenen bu izlenim sayesinde, ABD yönetimi insan hakları ihlallerinde çok ileri gitmekle kalmadı, yapılanları ‘milli menfaatler’ kisvesi altında hala büyük ölçüde gizli tutmaya devam ediyor ve hesap vermekten kaçabiliyor. Kıyafetin gücünü bizler de iyi biliriz. Osmanlı’da belirli dönemlerde Gayrımüslimlerin şapka ve ayakkabıları zorunlu olarak belirli renklere sahipti ve böylece onları kendi içlerinde de ayırmak mümkün olmaktaydı. Atatürkçü modernleşmenin ‘bazı kisveleri’ yasaklayarak şapkayı mecbur etmesi, ardından gelen başörtüsü alerjisi de hem bu geçmişin izini taşıyor hem de Cumhuriyet kadrosunun ve laik cemaatin farklılıkları kamusal alanın dışına itme hevesini gösteriyor.