'Uyduruk gerçek' avcılığı
Düşünmek tedavüldeki klişe cümlelerin bize anlamlı gelen şekilde tekrarlanması mıdır? Herhalde değil… Ancak ülkemizde siyasetçilerden medyaya, hatta oradan akademi dünyasına...
Düşünmek tedavüldeki klişe cümlelerin bize anlamlı gelen şekilde tekrarlanması mıdır? Herhalde değil… Ancak ülkemizde siyasetçilerden medyaya, hatta oradan akademi dünyasına, ‘düşünce’ adına bundan fazlasına rastlamak epeyce zor… Bir olayın gerçekliğini veri alıp, ona sebebiyet veren ortamı söz konusu olaydan hareketle yeniden kurguluyor ve kendimizce nedenler üretiyoruz. Sonrası bir kamusal tüketim malı olarak bu klişenin ‘düşünce’ yaftası altında dolaşımından ibaret...
Geçenlerde Şükrü Hanioğlu bu duruma ‘neticenin nedenselleştirilmesi’ demişti. Yani bir olayın neticesinden hareketle nedenlerini anladığını sanmak… Diğer bir deyişle düşünmenin doğal mantığını yadsıyarak onu tersine çevirmek. Çünkü düşünme anlamaya hizmet ettiği sürece değerlidir ve anlama da bir olguyu zaman ve mekanı dikkate alarak, olayla bağlantılı hiçbir ek olguyu cevapsız bırakmadan ve aktörlerin anlam dünyasının ‘içinden’ tutarlı bir önermeye dönüştürebilmeyi gerektirir. Örneğin ABD darbeyi destekledi, ya da PKK ile IŞİD veya FETÖ ortak çalışıyor diyebilmek için, sözü geçen aktörlerin anlam dünyasında gerçekliğin nasıl gözüktüğünü, farklı durum ve olguların nasıl algılanıp değerlendirildiğini, bu bağlamda zihniyete, ideolojiye ve duygu dünyasına dair anlamlandırmaların niteliğini ortaya koymak durumundayız. Bütün bunlar bile yapılacak önermeyi kesin doğru kılmaz… Muhtemelen aynı neticeyi ortaya çıkarabilecek farklı anlama modelleri de kurulabilir ve nihayette her biri verilerle kanıtlanma zorunluluğu ile karşı karşıyadır.