Karpuz değiliz!
16 Nisan’da sandıktan çıkan sonucun yüzde 50 sınırına yakın olması (yüzde 51.41 Evet, yüzde 48.49 Hayır) Türkiye’de siyaseti ve sosyolojiyi takip eden çevreleri endişelendirmiş. “Karpuz gibi...
16 Nisan’da sandıktan çıkan sonucun yüzde 50 sınırına yakın olması (yüzde 51.41 Evet, yüzde 48.49 Hayır) Türkiye’de siyaseti ve sosyolojiyi takip eden çevreleri endişelendirmiş.
“Karpuz gibi ortadan ikiye ayrıldık”diyor, ayrışma kötü sonuçlar doğuracak, siyasi gerilim ve toplumsal kamplaşma iç huzuru bozacak diye yakınıyorlar. “Bu sonuç Türkiye’yi iç savaş senaryolarına hazır hale getirir” gibi kötücül gelecek okuması yapanlar bile var.
Kendilerine hiç katılmıyorum!
Bir kere biz karpuz değiliz!
Sosyoloji böyle çalışmaz çünkü. Bir konuda farklı seçenekleri seçtik diye kimse birbirine düşman olmaz. Arkadaşlığını, komşuluğunu, evliliğini bitirmez, nişan atmaz. İnsanlar seçim sürecinde ve sonrasında bir müddet çay sohbetlerinde, ev oturmalarında, kantin ya da kahve muhabbetlerinde kendi görüşünü dillendirip diğerininkini eleştirir, belki arada bir tatlı atışmalar yaşanır ama o kadar. Zaman ilerleyip oylanan değişim hayata geçtikçe espri konusu olmak dışında işlevselliği kalmaz o konunun. Hayat geleceğe odaklıdır çünkü.
Ayrıca şu da önemli kanaatimce: İki görüşün birbirine yakın çıkmış olması, her iki seçeneğin de özgürce anlatılabildiğini, serbest propagandalar yapıldığını ve insanların da oylarını diledikleri gibi kullanabildiklerini ispatlar sadece.
Üstelik de terörün devam ettiği, terör örgütlerinin açıkça hayır kampanyası yaptığı bir ortamda süreç gayet düşük gerilimde tamamlanabildi baksanıza.
Ne mutlu bize ki Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bir konuya ilk kez siviller karar verdi. Darbe anayasasının ve vesayet düzeninin belirlediği çarpık ve kusurlu yapı demokratik bir halk oylamasıyla anayasal olarak karara bağlandı. Hem de güle oynaya, şarkılarla türkülerle... Tebrikler Türkiye!
Anayasal ölçü gayet net
CHP’nin huzursuzluğuna rağmen sonucun sınıra yakın olması da sorun değil ayrıca.
Ülkenin geleceğine ilişkin bir karar vermek gerektiğinde vatandaşlar anayasal yönteme göre karar bildirecek ve anayasal ölçüye göre sonuç kesinleşecekti. Öyle oldu.
Anayasanın buyurduğu gibi değişiklik Meclis komisyonunda çalışılmış, genel kurulda oylanmış, Cumhurbaşkanı onaylamış ve takvim işletilerek 16 Nisan’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının fikri alınmıştır.
Sandıktan çıkan sonuca ilişkin anayasanın koyduğu ölçü de bellidir, nettir: 50+1 oy alan görüş meşrudur, tartışmaya açık değildir.
Ayrıca anayasa olası bir duruma karşı ölçüyü böyle koymuş ama 16 Nisan sonucu tek oya bağlı olarak belirlenmiş değil. Aradaki fark yaklaşık 1 buçuk puan ve seçmen sayısına vurduğunuzda aradaki farkın bir buçuk milyondan fazla olduğu anlaşılıyor.
Bir buçuk milyon iradeye şaibe bulaştırmaya kalkmak, bunu yapanın siyaset bilmezliğine delalet eder, ciddiyetine zarar verir.
CHP'nin beyhude girişimi