Oy ver, oyunu boz!
Kürtleri yüzyıl önce dörde böldüler. Her bir parçanın pay edildiği ülkede hem yok sayılmasını, hem buna isyan edenlerin ölüp öldürerek tabi kılındığı devleti meşgul...
Kürtleri yüzyıl önce dörde böldüler. Her bir parçanın pay edildiği ülkede hem yok sayılmasını, hem buna isyan edenlerin ölüp öldürerek tabi kılındığı devleti meşgul etmesini sağladılar.
Bütün bölgeye ve Türkiye’ye söz geçirmek mümkün oldu böylece.
Kürtlerin iradesinden bağımsız olarak, belini biraz doğrultanın yeniden yere kapaklanması için araç haline getirildi Kürtlerin isyanı.
Oyunu kuranlar için tam bir “kazan kazan siyaseti”.
Kaybeden ise daima Kürtler oldu. Kürtler ve Kürtlerle baş edemedikçe Kürtleri yok etmeye çalışan ülkeler.
Ana kokusundan, yar kucağından uzakta, dağlarda çürüdü Kürtlerin çocukları.
Ölmekten korkmadılar. Öldükçe öldürdüler. Kriminalize oldular.
Ailelerin, köylerin, şehirlerin, bütün bölgenin, hayatın dokusu bozuldu.
Sonunda kana doyuldu.
“Gelin çözelim şu meseleyi, insanın doğuştan getirdiği hakları kısıtlanamaz, tartışma konusu dahi yapılamaz, ama sen de şu silahı bırak” diyen bir siyasi anlayış geldi iktidara.
Kürt nüfusun olduğu dört ülke arasında sadece Türkiye meseleyi siyasetle çözmek istedi. Hükümet adımları azımsamadı, durmadan çabaladı. Hem devleti hem toplumu ikna etti, sürece hazırladı.
Denkleme giren bütün aktörleri, faktörleri, değişkenleri değiştirdi, eşittir barış sonucuna ayarladı.
Tamam oldu bu iş, asırlar boyu birlikte yürüyen Kürtlerle Türkler dördüncü büyük ittifakın, ortak geleceğin eşiğine geldi, dendiği anda, yeni bir oyun daha bulduk önümüzde. Belli ki bir tuzak. Kürtleri bir kez daha araçsallaştıran bir amaç.