Allah büyük Sayın Kılıçdaroğlu
"Vatandaş gerçekleri henüz bilmiyor." Çok iddialı bir cümle değil mi? Hele ki bu cümlenin sahibi Kemal Kılıçdaroğlu olunca. O noktada iddia, cürete dönüyor.Kılıçdaroğlu bu cümleyle...
"Vatandaş gerçekleri henüz bilmiyor." Çok iddialı bir cümle değil mi? Hele ki bu cümlenin sahibi Kemal Kılıçdaroğlu olunca. O noktada iddia, cürete dönüyor.
Kılıçdaroğlu bu cümleyle başlıyor aydınlatma seansına! "Vatandaşa gerçekleri öğretmek" üzere başlıyor konuşmaya!
Bir radyo programının konuğu kendisi. Kapalı bir oda, ortam güzel. Kendiyle, kendi gerçekleriyle baş başa kalıyor Kılıçdaroğlu. Gevşiyor, bırakıyor kendini.
Ve o müthiş tespiti yapıyor: "Yeni sistemle birlikte Başbakan ile Cumhurbaşkanının farklı partilerden olması durumunda asıl kavga o zaman çıkacak!"
Ama hani o gerçekleri öğretecekti vatandaşa! Ne diyor iç ses? "Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır" diyor.
Allah aşkına hangi "başbakan" sayın Kılıçdaroğlu? Bahsettiğiniz sistem neyin sistemi Kemal Bey?
Hadi 18 maddelik anayasa değişikliğini okumadın.
Hadi Selahattin Demirtaş kardeşinizin açtığı yoldan gidip "bana 'seni başkan yaptırmayacağız' sloganı yeter" dedin.
"Tek adam derim, otoriterlik derim, rejim değişiyor derim, daha ne olsun" diye kendini avuttun.
"Hayır demek insanı özgürleştirir" nevinden siyasi mugalatalarla açamayacağım kapı yok diye düşündün.
Tamam hepsine kabul. Bundan dolayı sana diyecek bir şeyimiz olmasın. Var da, demeyelim.
Peki ya bunca yıldır, yerli ve milli siyasetçilerin hepsinin talep ettiği hükümet sistemi değişiminin en önemli özelliği hakkında hiç mi fikrin yok.
1970'lerden bu yana vesayet odaklarıyla mücadele eden sivil siyasetçiler devlet başkanı ile hükümet başkanının birleşmesi gerektiğini söylemiş, Türkiye'nin bu doğrultuda yeni bir hükümet sistemine kavuşması için mücadele etmişlerdir.