Bu oyuna gelmeyelim
Katar'a yöneltilen suçlamalara dönüp bakalım. İran'ın yanında durmak, onunla ilişkilerini sürdürmek. Terör örgütlerine destek olmak. Bölge ülkelerinin içişlerine karışmak. Bu...
Katar'a yöneltilen suçlamalara dönüp bakalım.
İran'ın yanında durmak, onunla ilişkilerini sürdürmek.
Terör örgütlerine destek olmak.
Bölge ülkelerinin içişlerine karışmak.
Bu suçlamalar önce Bahreyn, sonra Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri tarafından dillendirildiyse de, hızla Batı basınında da dolaşıma girdi.
Peki bu nasıl mümkün oldu?
Bu, Katar'ın mahareti mi?
Yoksa Türkiye yahut Brezilya'nın becerisi mi?
Önce Bush, ardından Obama yönetiminin sürdürdüğü politikalar İran'ın hormonlu şekilde büyümesine ve çevresine etki etmesine imkan tanıdı.
İran, hiç olmadığı kadar "direniş hattı" olarak tanımladığı sözümona "Şii hilali"ni hayata geçirecek noktaya geldi.
Bu durum sadece Suudi Arabistan'ı değil, Türkiye'yi de, birçok başka İslam ülkesini de rahatsız etti.
R. Tayyip Erdoğan, defalarca İran'ın "mezhepçi politikaları"nı ve "yayılmacı tutumu"nu eleştirdi.
Ne var ki bütün bunlar unutulmuş, Katar İran'ın başlıca stratejik müttefiki imiş gibi bir hava verilmeye çalışılıyor.
Elbette her şeyden önce Katar'ın Müslüman Kardeşler ve Hamas'a verdiği söylenen destek sorun olarak görülüyor.
Fakat mesele bu iki aktörün de şiddetle ilişkisinin olmayışı, hiçbir surette terör örgütü olarak nitelenemeyeceği.
Bununla yetinmeyenler için de "Katar'ın Yemen'de DEAŞ'ı ve El-Kaide'yi desteklediği" söylemi devreye sokuluyor.
Oysa bu söylemin bir gerçekliği olmadığını herkes çok iyi biliyor.
Hem hangi DEAŞ'tan bahsediyoruz.
ABD Başkanı Donald Trump'ın, Obama'nın kurdurduğunu söylediği DEAŞ'tan mı?
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de aynı kanaatte.
Bu ülkelere göre Katar'ın elinde sihirli bir değnek var.
Nedir o?
El-Cezire televizyonu.
Katar'ın El Cezire üzerinden Körfez ülkelerindeki statükoyu sarsmaya ve yönetim değişiklikleri meydana getirmeye çalıştığı iddia ediliyor.
İşin ilginç yanı bu iddialar 2013'ün Mayıs'ından bu yana Türkiye'de yönetim değişikliği meydana getirmek için uğraşan Batılı medya kuruluşlarında da dillendiriliyor.
Saldırıyı DEAŞ üstlendi. Bu, DEAŞ'ın Tahran'daki ilk saldırısı.
İran Devrim Muhafızları bu iki saldırının arkasında Suudi Arabistan'ın olduğunu iddia etti.
DEAŞ da İran'a yönelik saldırılarını sürdüreceğini duyurdu.
Bir el, İslam coğrafyasında mezhep çatışmasını körükleyip derin bir çatlak meydana getirmeye çalışıyor.
Müslüman dünyanın kendi öznelerini üretmesine engel olmak için 100 yıl öncesinden çok daha ağır ikinci bir parçalanma sürecinin önünü açmak istiyor.
Terörizmi ve fanatizmi teşvik ediyor.
Bunlar karşısında feraseti elden bırakmamak, coşkuya kapılıp da üzerimize oynanan oyunları görmezden gelmemek gerekiyor.
Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti
25 Temmuz 2018 | 7.791 Okunma
Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet
23 Temmuz 2018 | 5.925 Okunma
İsrail’in tehlikeli oyunu
21 Temmuz 2018 | 4.763 Okunma
Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil
19 Temmuz 2018 | 4.805 Okunma
Hesaplaşmamız sürmeli
18 Temmuz 2018 | 6.295 Okunma
TÜM YAZILARI