Bunun adı kavmiyetçilik!
Önümüzde zor bir süreç var. Bir yandan güney sınırlarımızda yeni bir gerilim sahası inşa ediliyor. Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit edecek yeni bir cephe açılmaya çalışılıyor....
Önümüzde zor bir süreç var. Bir yandan güney sınırlarımızda yeni bir gerilim sahası inşa ediliyor.
Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit edecek yeni bir cephe açılmaya çalışılıyor. Türkiye güneyinden çevrelenmek isteniyor.
Amaç Türkiye'yi bölmek. Lafı eğip, bükmeye lüzum yok.
Öte yandan iç politikada ortamın giderek hararetleneceği bir döneme giriyoruz. 2019 seçimleri gayrı milli muhalefet tarafından bir varlık yokluk meselesi olarak görülüyor.
İktidar cenahında henüz tam anlamıyla bir toparlanma söz konusu değil.
Daha da ilginci Kuzey Irak referandumunu iç politikada kendisine bir siyasi manevra alanı olarak kullanmak isteyen birileri hızla sahnedeki yerlerini aldı.
Meğer ne çok Barzani hayranı varmış memlekette!
Öyle anlaşılıyor ki Apoculuk üzerinden sürdürülemeyen Kürtçülük Barzanicilik üzerinden sürdürülmek isteniyor.
Bir de demiyorlar mı "Türkiye, referanduma destek versin, nasılsa gün sonunda kurulacak olan yeni yapı Türkiye ile çalışmak zorunda kalacak" diye. Barzani'nin tezini burada pazarlıyorlar. Ne gariptir ki bu tezi şu son beş günlük ABD seyahatinde o kadar çok Amerikalıdan duydum ki. Hem bu sözleri ilk defa dillendiriyor olsalar neyse.
6-7 yıldır bu söylemlere uygun şekilde davranıp, birçok adım attılar. Gün sonunda AK Parti'yi de ülkeyi de zora sokmaktan başka bir şey yapmadılar.
Neyse ki Cumhurbaşkanı Erdoğan oyunun ne olduğunu bütün açıklığıyla görüyor. Erdoğan uçaktan indiği gibi ayağının tozuyla özel gündemle toplanan Milli Güvenlik Kurulu'na başkanlık etmeye gitti. Benim bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda toplantı yeni başlamıştı.
MGK toplantısını Bakanlar Kurulu toplantısı takip etmiş olacak ve MGK'da alınan tavsiye kararları hükme bağlanacak.
Bugün ise TBMM olağanüstü toplanacak ve Suriye ve Irak için bir tezkere çıkaracak.