İslam dünyasının ittihat imtihanı
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'ın "Şii militanlar Irak'ı terk etsin" sözleri beni geçmişe götürdü. Geçmiş dediysem çok değil, bundan 2.5 yıl öncesinden bahsediyorum. Dönemin ABD genelkurmay...
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'ın "Şii militanlar Irak'ı terk etsin" sözleri beni geçmişe götürdü. Geçmiş dediysem çok değil, bundan 2.5 yıl öncesinden bahsediyorum. Dönemin ABD genelkurmay başkanı Martin Dempsey Bağdat'ı ziyaret eder. Şehrin üstünde helikopteriyle tur atan genelkurmay başkanı bu turun sonunda aşağıda "sayısız bayrak" gördüğünü söyler. Bu bayraklardan "sadece biri Irak bayrağı"dır. Peki ya gerisi? Onlar İran'ın nüfuzu altındaki milislere aittir. Aynı konuşma içinde dikkati çeken bir diğer husus da şudur: Dempsey, İran'ın Irak'ta çok olumlu bir rol oynadığını altını çize çize vurgular.
Dönemin ABD genelkurmay başkanının bu vurgusu ülkesinin Irak'a nasıl yaklaştığının özeti mahiyetindeydi. ABD için denklem basitti. İran, 2003 sonrasında Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün parçalanması noktasında bir katalizör olarak kullanılmaya çalışıldı. İşin garibi İran tam da tersi bir misyonla Irak'ta ve Suriye'de olduğunu iddia etti.
ABD, İran'ın bölgede yayılmacı bir siyaset izlemesine sadece müsaade etmedi, aynı zamanda bu siyaseti teşvik etti. Hedef, Ortadoğu'da tarihte hiç olmadığı kadar belirgin bir Sünni-Şii fay hattı oluşturmak ve her istediğinde bu hatları tetikleyebilmekti. Ne yazık ki İran gündelik çıkarlarını gözetmeyi tercih etti ve uzun vadede bu politikayı besledi.
Türkiye dışında hiçbir bölge gücü bu politikanın farkına varıp da onu engellemeye çalışmadı. Aksine İran yayılmacılığından şikâyet eden bölge ülkeleri izledikleri tepkisel politikalarla ABD'nin bu böl- parçalayönet siyasetine hizmet etti.