Afrin’de ölenler şehit değil mi?
Cuma gecesi televizyonda Prof. Cağfer Karadaş ve Yrd. Doç. Dr. Yasin Pişgin beylerle yaptığımız konuşmada kendi söylediklerimin özetini vermek istiyorum.Şehitliğin çokça konuşulduğu ve muhtemelen...
Cuma gecesi televizyonda Prof. Cağfer Karadaş ve Yrd. Doç. Dr. Yasin Pişgin beylerle yaptığımız konuşmada kendi söylediklerimin özetini vermek istiyorum.
Şehitliğin çokça konuşulduğu ve muhtemelen çokça yaşandığı bugünlerde şehidin kim olduğunu bilmek de önem kazanıyor.
Önce kelime anlamından başlayalım.
Şehit ve şahit kelimeleri aynı kökten ve yaklaşık aynı anlamdadır. Bir şeye şahit olma, görme, muttali olma demektir. Ancak kalıbı itibariyle ‘şehîd’ kelimesi, görmenin ve muttali olmanın, şahide göre daha kalıcı ve sürekli olduğunu anlatır. Demek ki, şehidin sürekli müşahede ettiği bir manzara vardır. Bu da muhtemelen bizim göremediğimiz ama onların gördüğü ilahî nimetlerdir.
Şehitlik dini bir kavramdır bu dünyadan çok öbür dünya ile alakalıdır. Bu sebeple asgari dürüstlük, o dünyaya inanmayanların şehit adını ve şehitlik payesini kullanmamalarını gerektirir. Demokrasi şehidi, laiklik şehidi, devrim şehidi olmaz. Hem öbür âleme inanmayacaksınız, hem de böyle ulvi bir duygu ile kendi batılınızı teşvik için insanları motive edeceksiniz, bu ikiyüzlülük olur.
Şehit Allah’ın katında alacağı sevap, ya da dünyada uygulanacak ahkâm bakımından iki çeşittir. Mesela birisine Allah katında şehitlik payesi verildiğini biz bilmeyebilir ve onu şehit saymayabiliriz, ama o gerçekte, yani Allah’ın hükmünde şehit olabilir. Aksine, birisini biz kendi ölçülerimizle şehit sayar ona şehit muamelesi yaparız ama o Allah katında böyle olmayabilir. Biz zahire, yani görüp bilebildiklerimize göre hüküm veririz, nihai hüküm Allah’ındır. Bu sebeple hiç kimsenin Allah katında kesin olarak şehit sayıldığını bilemeyiz. Çünkü bu büyük ölçüde savaşanların niyetleriyle de alakalıdır.