Âlim dini bilen midir dünyayı bilen mi?
Önceki yazımızın son cümlesinde: ‘Kuranıkerim’in ‘âlim/ulema’ kavramını tabiatı iyi bilenler için de kullandığını göreceğiz’ demiştik. Oysa meseleye yeniden bakınca bu cümledeki ‘de’ bağlacının fazla olduğunu fark ettim.
Önceki yazımızın son cümlesinde: ‘Kuranıkerim’in ‘âlim/ulema’ kavramını tabiatı iyi bilenler için de kullandığını göreceğiz’ demiştik. Oysa meseleye yeniden bakınca bu cümledeki ‘de’ bağlacının fazla olduğunu fark ettim. Çünkü ‘âlim/ulema’ kavramı Kuranıkerim’de bir Allah için kullanılıyor; ‘gaybın da şehadetin de âlimi/bileni O’dur’ buyruluyor, bir de tabiatı bilen, tabiattaki ayetleri okuyabilen müminler için kullanılıyor, onlara da âlim deniyor. Yani Allah’ın ‘âlimler/ulema ya da alimûn’ dediği, fakihler ve müfessirlerden önce, bugünkü ifadesiyle mümin ‘bilim adamları’dır.
‘Görüyorsunuz, Allah üstünüzden su indiriyor. Onunla farklı renklerde meyveler bitiriyoruz. Dağlarda farklı renklerde beyazlı, kırmızılı, kuzgun siyahı yollar var. Aynen bunun gibi; insanlarda, hayvanlarda, davarlarda da farklı renkler var.